Uzun zamandan beri basından uzaklaştığımı biliyorum.. fakat vatandaşlarla sürekli ve direk iletişimde kalmam açısında bu gibi buluşmaları özledim.. sözlerimin kamuoyunun söylediğine dayalı olması amacıyla, günü birlik olarak durumları yakından takip ediyor ve verileri kaydediyordum..
Tabiliğimizin adresi ve zor günlerimizde güvenimiz olarak kalacak, Arap selamıyla sizleri selamlıyorum.. öyle ki bu Araplığın, sevgi ve enerjiyle çarpan yüreği olarak kalacağımız.. sizleri; onur ve haysiyetimizin kaynağı olarak kalacak vatan selamıyla selamlıyorum.. öyle ki başı dik ve bağımsız olarak kalması için babalarımızın ve atalarımızın uğruna fedakarlıklarda bulundukları bu vatana vefayla bağlı kalacağız.. Her türlü sızıntılara ve meydan okumalara karşı koymada güçlü bir kale olarak kalması için verdiğiniz mücadeleyi selamlıyorum.. Öyle ki Suriye her zaman, yabancılara oynanan bahislere karşı güçlü ve hür kalacaktır..
Yaşananlar Bizleri Ciddi Bir Sınavla Karşı Karşıya Bıraktı
Suriye’de vatanı hedef alan ve yeni koşullar dayatan esef verici olayların başlamasından 10 ay sonra sizlere sesleniyorum.. bu koşullar ki hepimizi ulusalcılıkta ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakıyor.. bu sınavı geçmek de ancak; yoğun bir çaba ve Allah’a inanca dayalı dürüst bir niyetle mümkün olabilir.. aynı zamanda; halkımızın asaletiyle birlikte asırların pekiştirdiği ve güçlü kıldığı pak doğasıyla ile mümkün olabilir..
Bu acı olaylar neticesinde Suriyeli her vatandaşın olduğu gibi benim de yüreğimi kanatan ağır bedeller ödesek de; yönelimleri yada tabilikleri ne olursa olsun Suriye’nin tüm evlatlarına mantık ve rüşt yolunu izlemelerini dayatmaktadır.. vatanın tümüyle zafere ulaşması için, derin ulusalcı duygularla yollarını aydınlatmalarını gerektiriyor.. birliğimiz ve kardeşliğimizi pekiştirmemiz dar ve ani çıkarlardan uzak kalmamız gerekmektedir.. asil ulusal davalarımıza bağlı kalmamız gerekmektedir.. kaderimiz bu olmasıyla birlikte, vatanımızın gücü ve tarihimizin azameti de burada yatmaktadır..
Demokrasi ve Özgürlük Tüccarlarının Rolü Artık Örtbas Edilemez
Dış komplo artık kimseden gizli değildir.. çünkü karanlık odalarda yapılan planlar, artık halkın gözü önünde net bir şekilde ifşa olmuştur.. artık gerçekleri görmek yada duymak istemeyenlerin haricinde kimsenin aldanması veya gerçeklerin çarpıtılması mümkün değildir.. demokrasi ve özgürlük tüccarlarının kurban gidenlere döktükleri gözyaşları, artık bu tüccarların ticaretini yapmak için akıtılan kanlarda oynadıkları rolü saklaması yada örtbas etmesi mümkün değildir..
Krizin başlarında olanların gerçeğini izah etmek kolay değildi.. öyle ki, o zamanlarda olanlara karşı tepkiler ve mantığın gıyabı gerçeklerin ve fertler arasında diyalogun üstünü kapatıyordu.. şimdi ise sis ortadan kalkmasıyla, Suriye’nin istikrarını sarsmaya çalışan bölgesel ve uluslararası taraflarca gerçekleri çarpıtmak artık mümkün değildir..
Şu an bu tarafların yüzlerindeki tüm maskeler düştü.. bunların, Suriyelileri hayal ve ardından uçuruma sürüklemek için yaratmaya çalıştıkları sanal ortamı çözme gücümüz arttı. Bu sanal ortamla, Suriyelilerde daha sonra gerçek bir yenilgiye yol alacak psikolojik ve manevi bir çöküntünün olması hedefleniyordu.. benzeri görülmeyen bu medya savaşıyla Suriyelileri korku durumuna sokmak isteniyordu.. onların planlarına göre bu korku durumu da iradenin felcine, iradenin felci de hezimete yol açacaktı..
Suriye’ye karşı medya savaşında dünyada 60’tan fazla uydu kanalı seferber olmuş durumda.. bunların bir kısmı Suriye’nin iç cephesine karşı savaş yürütürken, diğer bir kısmı da Suriye’nin dış portresini kirletmeye çalışıyor..
Bu bağlamda sözü geçen televizyon kanallarına ilaveten onlarca yada belki yüzlerce web sitesi ve muhtelif medya aracı da bulunuyor..
Hedef, bizleri kendiliğimizden çökme durumuna sokmaktı.. böylece kendilerini bir çok çatışmadan uzak tutacaklardı.. bu konuda başarısız oldular, ama umutlarını yitirmediler..
Piramidin Zirvesine Ulaşmayı Hedeflediler
Amerikan televizyonunun kendisiyle yaptığı röportajın çarpıtılmasını hatırlatarak, “Cumhurbaşkanı olduğumdan bu yana kendimi televizyonda izlemedim. Kendimi ne bir röportaj ne de konuşma sırasında izlemedim. Fakat bu kez kendimi izledim ve neredeyse söylediklerime inanacaktım. Sözleri ben söylediğim halde beni bile ikna edebildiler. Diğer insanlar için ne demeli” diye belirtti.
El-Esad sözlerine şöyle devam etti: “röportajın orijinal nüshası elimizde bulunduğu için şanslıydık. Onlar orijinal nüshanın elimizde olduğunu bilselerdi eğer bunu yapmaya cesaret edemezlerdi. Orijinal nüshayı yayınlayıp kıyaslama yapmasaydık, burada saatlerce konuşup bu sözleri söylemediğimi anlatsam da büyük bir teknik kullanarak çarpıttıkları röportajın sahte olduğuna hiç kimse inanmazdı” dedi.
El-Esad: “Tabi onların tek hedefleri var. Suriye çapında kurumsal ya da halk düzeyinde bir çöküş gerçekleştirmeyi başaramadıkları zaman, vatandaşlara ve halka bu şahıs kendi kabuğunda yaşıyor ve ne olup bittiğini bilmiyor demek için piramidin zirvesine ulaşmak istediler. Vatandaşlara ve özellikle devletin içinde bulunanlara, piramidin zirvesindeki sorumluluğundan kaçıyor ve çöküşü hissediyorsa eğer yıkımın kaçınılmaz olduğunu söylemek istediler” diye konuştu.
Sorumluluklarımdan Kaçacak Biri Değilim
El-Esad konuşmasına şöyle devam etti: “çabaları bitip tükenmeden devam ediyor. Bazen Cumhurbaşkanının yurtdışına çıktığını bazen de göç ettiğini iddia ettiler. Bildiğiniz bu sözlerin anlamı Cumhurbaşkanının sorumluluktan kaçtığıdır. Lanse etmeye çalıştıkları budur. Ancak yanılıyorsunuz, ben sorumluluk ve görevlerinde kaçacak biri değilim” dedi.
“Geçen konuşmam sırasında su içtiğim için Cumhurbaşkanı gergin dediler. Krizlerde ve normal koşullarda, her zaman kirli sularda avlananlardan önce davranırız. Bu sözlerimi el-Esad başkanlık koltuğunu bırakmak istemediğini açıkladı şeklinde lanse edeceklerdir. Onlar başkanlık koltuğuyla sorumluluğu birbirine karıştırıyorlar. 2000 yılında koltuk peşinde olmadığımı ve sorumluluktan kaçmadığımı söylemiştim. Koltuğun hiçbir değeri yok ve bir araçtan ibarettir. Koltuk peşinde koşanlar saygı görmez” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı: “Şu an sorumluluktan söz ediyoruz. Bu sorumluluk halkın desteğiyle önem kazanır. Ben bu göreve halkın desteği ile gelirim. Görevimi de halkın arzusuyla bırakırım. Ne kadar söz duysanız da, dış politikalarımda ve tüm tutumlarımda halk desteğine ve halk pusulasına dayandım. Fakat ABD televizyonundaki röportajdan basın çerçevesinde nasıl faydalanabiliriz. Suriye içinden ve dışından neden medyaya Suriye’ye giriş izni vermediğimize ilişkin iyi niyetle tekrarlanan bir soru vardı. Aslında, krizin başlamasından bir yada bir buçuk ay sonra Arap ve yabancı basın Suriye’de özgürce hareket ediyordu.
Fakat basın dezenformasyonu ve Suriye’ye karşı hazırlanan siyasi ve medya durumu bu aşamaya ve sahteciliğe dayandı. Fakat gerçeklerin Suriye’nin içinde çarpıtılıp güvenilirlik kazanmasıyla Suriye dışından çarpıtılması arasında büyük bir fark var. Dışarıda çarpıtılan gerçekler daha az güvenilir olacaktır. Bu nedenle kapıyı tamamıyla kapatmama ve bilginin yada sınırın dışına çıkacak çarpıtmanın niteliğini kontrol altına alabilmek için dış basının ülkeye girişi konusunda seçici olma kararı aldık” sözlerini ekledi.
Güç Unsurlarımızı Kullanırsak Zafer Çok Yakın
EL-Esad sözlerine şöyle devam etti: “Sabrettik ve modern Suriye tarihinde benzeri görülmemiş bir savaşa girdik ve gücümüze güç kattık. Bu savaş büyük tehlikeler ve kadersel meydan okumalar içerse de direnme, fazla olan güç unsurlarımızı değerlendirme ve daha da fazla olan düşmanın zayıf noktalarını öğrenme gücüne sahipsek eğer zafer çok yakın.”
El-Esad, “abartı, azımsama, önemsememe ve basitleştirmeye değil gerçeklere dayalı halk bilinciniz, planın açığa çıkarılması ve tamamıyla başarısızlığa uğratılmak üzere kuşatma altına alınmasında büyük bir rol oynadı. Yaratılan sanal ortamı bozma çabasıyla ve herhangi bir dış müdahaleyle mücadele etme yönünde iç durumun öneminde gösterdiğimiz özenle şu yada bu şekilde bazı alanlarda yapılan ihmal, gecikme ya da hatalardan şeffafça söz ettik. Daha önceki konuşmalarımda değindiğim hataları kastediyorum. Fakat asla, dış planların önemini azımsadığımızı kastetmiyoruz. Kanımca akıllı hiçbir insan bugün terör ve sabotaj eylemlerini paniği yaygınlaştırmak ve manevi gücünüzü yıkmak ve dışarıda planlananlara kapı aralayıp yerel ellerle gerçeğe dönüştürmek ve sizi umutsuzluğa düşürmek amacıyla düşünürleri, yetenekleri ve kurumları hedef alan bir başka seviyeye taşıyan planları inkar edemez” dedi.
Umut Ettikleri Devrimlerine Yer Bulamadılar
İlk başlarda iddia edilen bir devrim aradıklarını ifade eden el-Esad; “sizlerin devriminiz onların devrimine, sabotajcılarına ve aletlerine karşı oldu.. halk ilk günden itibaren ayaklanarak onların ve işbirlikçilerinin yolunu kesti.. birliğiniz, onları şok edince bu birliği nefret verici mezhepçilik silahıyla parçalamak istediler.. bu silahı hanefi din örtüsüyle örtbas etmeye çalıştılar.. hedeflerini sağlamada umutlarını yitirince, devlette bir kısım şahıslar tarafından meydana gelen hatalar ve barışçıl gösteriler gibi farklı adlandırmalar adı altında katletme ve sabotaj eylemlerine başvurdular.. suikast eylemleri, kentleri birbirinden azletme ve vatanı parçalama, çalma ve yağmalama eylemlerinde bulunarak, kamu ve özel mülkleri sabote ettiler.. Tüm yolları denemeleri, medyatik, politik, bölgesel ve uluslararası müthiş bir destek almalarına rağmen, umut ettikleri sözde devrimleri için bir yer bulamadılar..” dedi.
Sözlerine devam eden el-Esad; “tüm çabalarında başarısız kalmaları ardından yabancı rolden başka bir seçenekleri kalmadı.. ne yazık ki, artık yabancı rolden söz ettiğimizde Arapları da katmış oluyoruz.. hatta bazı zamanlarda Arapların rolü gerçekte yabancı rolden daha düşmancıl ve olumsuz olabildi.. genellemede bulunmak istemiyorum ki, durum o kadar kötü değildir.. tüm Arap ülkeleri politikalarında bir değiller.. Suriye’deki durumlar konusunda olumlu ve ahlaki bir rol oynamak isteyen Arap ülkeleri oldu.. Suriye’de olup bitenlere temelde önem vermeyen ve tarafsız kalan Arap ülkeleri de var.. ayrıca kendisinden istenenler çerçevesinde politika izleyenler de var.. garip olan şu ki Arap yetkililerin bir kısmı yürekte Suriye’den yana olmalarıyla politikalarında Suriye’ye karşılar.. bunun nedenini sorduğumuzda ise, ‘ben sizinleyim, ama dışarıdan büyük baskılar var’ diye cevap alıyoruz.. bu da egemenliğin yok olduğuna ilişkin yarı resmi bir ilandan ibarettir… paranın yabancı paralar paketine bağlandığı gibi ülkelerin de politikalarını başka ülkelerin politikalarına bağladıkları bir günün gelmesine şaşmamalıyız.. böylece egemenlikten vazgeçmek egemen bir durum haline gelmiş olmaktadır..” şeklinde konuştu.
Arapların Resmi Politikaları Halkın İsteklerini Yansıtmıyor
El-Esad; “doğrusu bu durum, Arap durumu için çöküşün zirvesini oluşturuyor.. fakat daima, her hangi bir çöküş, kalkınmanın öncesinde gelir.. sömürücülerin topraklarımızdan çıkmalarıyla temsil olunan ilk kurtuluş sayılan ilk bağımsızlıktan sonra iradenin bağımsızlığı olan ikinci bağımsızlığa taşınırız.. bu bağımsızlığa da Arap halklarının genel olarak Arap vatanlarında girişimin dizginlerine sahip olduğu zamanda ulaşırız.. öyle ki görmekte olduğumuz resmi politikalar, Arap aleminin halk meydanlarında gördüklerimizi kesinlikle yansıtmamaktadır..” dedi.
El-Esad; bugün sürpriz olarak görmekte olduğumuz Arap rolünü, herhangi bir Arap ülkesinde kriz yada ciddi bir sorun olduğunda görmemiz mümkün değildir.. oysa ki yabancı veya büyük bir ülkede kriz yada ciddi bir sorun olduğunda ise bunu görmek mümkündür.. genellikle de bu yabancı veya büyük ülkeyi krizinden kurtarmak bir yada daha fazla Arap ülkesinin hesabına olmaktadır.. hatta bir Arap ülkesinin yıkımına mal olabilmektedir.. bu durumu Irak ve Libya’da görmek mümkündür.. Arapların Suriye’ye yönelik politikalarında gördüğümüz de bundan ibarettir.. yalanlarıyla dünyayı ikna etmemeleri neticesinde uluslararası güvenlik konseyinde başarısız kalmaları ardından; bir Arap örtüsü temin etmek kaçınılmaz hale geldi.. aynı zamanda harekete geçecekleri bir Arap arenası gereklilik kazandı.. ve böylece girişim başlatıldı..” şeklinde konuştu.
Girişimi İlk Öne Süren Bendim
Konuşmasında el-Esad; “doğrusu bu girişimi ve gözlemciler konusunu, bir kaç ay önce Arap Ligi heyetiyle görüşmemizde ilk öne süren ben oldum.. dedik ki, uluslararası örgütlerin Suriye’ye gelmeleri ve gerçekleri görmeleriyle olumlu tepkiler ortaya çıkarken, en azından durumları görebilirler.. bizler, tüm durumların olumlu olduğunu iddia etmiyoruz, olumlu ve olumsuz durumları da görebilirler.. gerçekleri olduğu gibi bilmekten başka isteğimiz yok.. dolayısıyla, Suriye’de olup bitenlerin gerçeğini görmek için en iyisi Arapların bir heyet göndermeleri olduğunu düşündük.. Ama tabi ki, o zamanlarda Suriye’nin bulunduğu bu öneri, hiç bir ilgi görmedi.. bir kaç ay sonra birden, bu klonunun tüm dünyanın ilgi odağı olduğunu gördük.. aslında kesinlikle Suriye’nin öne koyduğu öneriye sürpriz ilgi değildi bu… tam aksine, çünkü dışarıdan bu başlık altında bir plan başladı..” şeklinde konuştu.
Her şeye rağmen muhtelif taraflarla diyaloga devam edildiğini kaydeden el-Esad; dışişleri bakanının düzenlediği konferanslarda bu konuda ayrıntılara yer verdiğini, kendisinin de bu ayrıntıları tekrarlamak istemediğini ekledi.
El-Esad; tüm bu süre içinde Suriye’nin egemenlik-bağımsızlığına odaklanıldığını ifade derken, kötü Arap durumuna rağmen Arap vatandaşı, yetkilisi yada gözlemcisine eşit gözle bakıldığını, Arapların birbirleriyle iyi olmaları gerekliliğinden hareket edildiğini söyledi.
Demokrasiyi Tanımayan Ülkeler Suriye’ye Reform Önerdi
Arap girişimini neden başlattıkları sorusunu dile getiren el-Esad; Suriye halkına özen gösterdiğini ve çıkarlarını kolladığını iddia eden bir kısım ülkelerin Suriye’ye reform tavsiyelerinde bulunduklarını, oysa ki bu ülkelerin temelde minimum düzeyde bile demokrasiyi tanımadıklarına ve bu bağlamda hiç bir mirasa sahip olmadıklarına işaret etti.
El-Esad; Suriye’nin reform yönünde hareket etmeyeceğini ve böylece uluslararası arenalarda kullanacakları bir başlık elde edeceklerini düşündüklerine dikkat çekti. Aynı zamanda bu ülkelerin; Suriye’de devletin reform istemediğini, halkın ise reform, özgürlük ve demokrasiye ihtiyacı olduğunu öne sürecek bir bahane elde etmek istediklerini söyledi.
Nasihatlerde Bulunanların Peşinde Gitseydik Bizleri Asırlar Öncesine Götüreceklerdi
Suriye’nin reformlarda bulunmasıyla onların paniğe kapıldıklarını, böylece Arap Ligi ve Arap girişimine taşındıklarını açıklayan el-Esad; “doğrusu bize tavsiye ve nasihatlerde bulunan ülkelerin peşlerinde gitmek isteseydik, Suriye’yi en azından yüz elli yıl geriye götürürlerdi..” dedi.
Sözlerine devam eden el-Esad; “yüz elli yıl önce ne oldu..Osmanlı İmparatorluğunun bir parası olduğumuzda ilk parlamento teşkil edildi.. imparatorluğun bir parçası olmamızla bir şekilde ilgimiz olması gerekliydi.. öyle ki ilk parlamento 1877 yılında kuruldu.. bu durumu bir kenara bırakacak olursak, Suriye’de ilk parlamento 1919 yılında kuruldu.. aradaki fark bir yüzyıldan az bir süre.. dolayısıyla bize demokrasi tavsiyelerinde bulunan bu ülkeleri düşünebiliyor musunuz.. bu ülkeler o zamanlarda nerelerdeydi.. bu ülkelerin durumu; ağzında sigaranın olduğu bir zamanda hatasına sigarayı bırakma nasihatinde bulunan doktorun durumuna benziyor..” şeklinde konuştu.
Halk Arap Ülkeleri ve Ligin Politikalarına Öfkeli
Cumhurbaşkanı el-Esad; her şeye rağmen sonuç olarak Arap Ligi konusunda Suriye’de halkın yada Arapların tepkisinin öfkeden ibaret olduğuna dikkat çekerek; fakat, aslında kendi kararına sahip olmayan birine öfkelenmenin mantıklı olmadığını söyledi.
El-Esad; bıçakla saldırın bir insanı örnek vererek, karşı koyulduğunda bıçağa değil de insana karşı koyulması gerektiğini, dolayısıyla çatışmanın bunlarla değil, bunların arkasındakilerle olduğunu açıkladı.
Arapların Suriye’nin yanında olmaları yerine Suriye’ye karşı olmalarından halkın büyük bir öfke duyduğunu kaydeden el-Esad; tüm bunlara rağmen kendisinin ise zaten Arapların hiç bir zaman Suriye’nin yanında olmadıkları kanısında olduğunu dile getirdi. Bu bağlamda 2003’te Irak işgali, 2005’te Hariri suikastı, 2006’da İsrail’in Lübnan’a karşı savaşı, 2008’de öne sürülen nükleer dosyasında yine Arapların Suriye’nin yanında olmadıklarını kaydeden el-Esad; bu gerçekler bir çok vatandaş tarafından bilinmese de bu süreç içinde her şeyin izah edilmesi gerektiğine işaret etti.
El-Esad; insan hakları konusunda Arap ülkelerinin Suriye’ye karşı oy kullandıkları bir zamanda bir çok yabancı ülkenin Suriye’nin yanında tutum aldıklarına dikkat çekerek, dolayısıyla Araplar ve Arap Liginin Suriye’ye karşı tutumlarının tuhaf karşılanmaması gerektiğini dile getirdi.
Halkın Tepkisi Nedeniyle Bir Kısım Şeylere Aşıklık Kazandırmak Gerekiyor
Arap Liginin Arap durumunun bir yansıması olduğunu söyleyen el-Esad; on yıllar boyunca Arapların çıkarları doğrultusunda bir karar almaktan aciz kalan Ligin, şu anki tutumlarına şaşırılmaması gerektiğini, çizginin aynı olduğunu ve tek farkın artık her şeyin aleni olmasından ibaret olduğunu ekledi.
El-Esad; Arap Liginin şu ana kadar kendi misakına saygı göstermediğini, aldığı kararları uygulamadığını dile getirirken, Filistin’de, Sudan’da Irak yada başka herhangi bir yerde Ligin elde ettiği herhangi bir olumlu sonuç bulunmadığına, dolayısıyla da şu anda Suriye’ye karşı tutumlarında garipsenecek bir durum bulunmadığını açıkladı.
Konuşmasında Cumhurbaşkanı el-Esad; Suriye’nin her şeye rağmen Arap Ligine saldırma yada onu eleştirme çabasında olmadığını, Suriye’nin üyeliğini askıya alma kararının da hiç bir önem taşımadığını belirtti. El-Esad; fakat halkta Arap Ligine ve Arapların tutumlarına gördüğü tepki ve öfke nedeniyle bir kısım şeyleri açıklama gereği duyduğunu ekledi.
Suriyesiz Bir Arap Liginin Araplığı Askıda Kalacaktır
Pek çok Arap’ın bu konuda ve Araplık konusunda kanaatleri bulunduğuna işaret eden el-Esad “Suriye açısından bu bir slogan değil uygulamadır. Kim ulusal davalara Suriye’den daha fazla şey sunup bedel ödedi. Kim özellikle Filistin davasına Suriye’den daha fazla destek verdi. Kim her yerde ve medyada Araplaştırmaya önem verdi. Kim üniversite ve okullarda Arap kültüründe daha ısrarlı davrandı” diye konuştu.
Bazı ülkelerin Suriye’nin Arap Ligindeki Araplığını askıya almaya çalışsalar da Arap Liginin Araplığını askıya aldıklarını ve Suriye’nin Araplığını askıya alamayacaklarını belirterek Suriyesiz bir Arap Liginin Araplığının askıda olacağını vurguladı.
Suriye’yi İsrail’le Değiştirmek İstiyorlar
El-Esad sözlerine şöyle devam etti: “Bazıları bizi Arap Liginden çıkarabileceklerini sanıyorlarsa eğer bizi Araplıktan çıkaramayacaklardır. Araplık siyasi bir karar değil miras ve tarihtir. Fakat tanıdığınız bazı ülkeler, Araplığa hiç geçmedi ve geçmeyecektir. Çünkü mirasa sahip değiller ve tarihi okumamışlar. Parayla bazı coğrafyaları satın alıp kiralayacaklarını ve ithal edebileceklerini sanıyorlarsa onlara, paranın ulusları ve uygarlıkları yaratamayacağını söylemek istiyoruz. Şu anki durumumuzda gerçek Araplığımızı uygulamak konusunda daha özgürüz. ”
El-Esad, ” bu nedenle adının sadece Arap Ligi olarak kalması için Suriye’yi Ligden çıkarmaktan çok Araplığı askıya almaya odaklanıyorlar. Fakat ne Arap ne de Lig olacaktır. Sadece politikalarıyla ve Arap sahasında oynadıkları rolle uyumlu Araplaştırılmış Lig olacaktır. Siyonist düşmana gösterilen benzeri görülmemiş ve makul olmayan bu nezaket ve Suriye’ye karşı gösterilen kararlılık ve baskı nasıl açıklanabilir. Yıllardır İsrail’e ambargo ofisinin etkinleştirilmesinde ısrar ettik ve her defasında bunun olanaksız olduğu konusunda özürler aldık. Fakat birkaç hafta içinde Suriye’ye karşı ambargoyu etkinleştirdiler. Suriye’yi İsrail’le değiştirmek istiyorlar. Biz uzun süredir bu durumun farkındayız. Şu an kötü ve sinsi niyetleri açıkça ortay çıktı” dedi.
Arap Çabalarına Kapılarımız Açık
Cumhurbaşkanı el-Esad, bunları bilmelerine rağmen samimi Araplık duygularına dayanarak çözümlere ve önerilere, ülkenin egemenliği ve karar bağımsızlığına saygı gösteren ve halkın birliğine önem veren herhangi bir Arap çabasına kapıları kapatmadıklarını söyledi.
Arap arenasındaki bütün bu olumsuzluklara şu anki durumun eklendiğini dile getiren el-Esad, bu durumun bazı vatandaşların Arap Ligi ya da inkâr edecek düzeyde hatalı Araplaşmış bazı şahısların performansıyla karmaşıklaşan Araplığa öfke duymalarına yol açtığını ifade etti.
El-Esad, Arap vatanının tüm çeşitliliği ile toplumsal yapısında Araplık ve İslam gibi iki önemli ve güçlü unsura dayandığına değinerek aynı zamanda ülkemizdeki İslam ve Hıristiyanlık çeşitliliğinin Araplığın unsuru ve gücümüzün temelini oluşturduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı, “İslam gibi yüce bir şeriat bulunurken İslam yaftasının arkasına sığınan teröristler var. Hangisinden uzaklaşmamız gerekiyor. İslam kılığına bürünen ya da arkasına saklanan teröristler var olduğu zaman İslam’ın hiçbir suçu olamaz” diyerek Hıristiyanlık dininin sevgi ve barış dini olduğunu, Hıristiyanlık adına açılan savaşlarda, Avrupa ya da Amerika’da din adına işlenen suçlarda dinin hiçbir suçunun olmadığına vurgu yaptı.
Araplık ve Ulusalcılık Arasındaki Bağ Gelecek İçin Gerekli
El-Esad, “İlk tepki Suriye’nin gündeme getirilmesiydi. Suriye’nin öncelikli olması çok doğaldır. Bir başka vatana bağlı olmadan önce vatanına bağlı olmalı. Vatan ikinci, üçüncü ya da dördüncü sırada gelmemeli. Fakat gündeme getirilen soyutlama sadece Suriye’yle ilgiliydi. Suriye başta değil sadece Suriye anlamına geliyordu” diye belirtti.
Araplıkla ulusalcılık arasındaki bağın gelecek için gerekli ve güçlü olduğunu söyleyen el-Esad, bunun romantik bir dava ya da ilke değil çıkarlarla ilgili olduğunu, bu bağlamda Araplığın üyelik değil bağlılık, tarihin verdiği bir kimlik olduğunu dile getirdi.
El-Esad, Araplıktaki gücümüzü tek bir yapıymış gibi görünmesi için birleştirilmesinden değil açılımı ve çeşitliliğinden aldığımıza vurgu yaparak Araplığın yıllardır şovenizmle suçlandığına, fakat Araplığın bir uygarlık hali olduğunu dile getirdi.
El-Esad, “tüm bunlar Suriye’deki iç durumu görmemizi ve ele almamızı engellemiyor. Şüphesiz yaşanan olaylar ve sonuçları farklı çözüm yolları bulmayı hedefleyen çok sayıda soruyu ve düşünceyi gündeme getirdi. Durum doğal olsa da sorunla mücadele etme gerekliliğinden yola çıkmadığı sürece olumlu ve başarılı sayılmaz” diye konuştu.
İç sorunlara değinen el-Esad, ” güzel sayılabilecek pek çok düşünce mevcut. Fakat bu düşüncelerin bir çerçevesi yok. Bu nedenle yararsız sayılıyor ve bazen zararlı olabilir. Düşüncelerin çatışıp çelişmemesi için ayrıntılara girmeden önce bazı tanımlar yapmak gerekiyor” diye konuştu.
Reformun Krizle Alakası Sınırlı
“Öncelikle, somut gerçekleri ele almadan iç reformu gerçekleştirmek imkânsız. Bazıları krizin baskısı nedeniyle herhangi bir çözümden söz ediyor. Ülkeyi uçuruma sürükleyecek ya da krizi derinleştirecek çözümlere başvurmayacağız. Bu nedenle çözümün niteliği önem taşıyor” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı el-Esad, bugün iç reformun siyasi ve terörle mücadele olmak üzere iki yönüyle ele alındığına dikkat çekerek “reform sürecinde bazıları yaptıklarımızın krizin çözüm yolu ya da çözümün tümü olduğunu düşünüyor. Bu doğru değil. Biz reformu bu nedenle yapmıyoruz. Reformun krizle alakası sınırlı” dedi.
El-Esad, reform süreciyle dış planlar arasındaki ilişkiyi sorgulayarak “bugün reformları gerçekleştirirsek Suriye’ye yönelik dış planlar sona erecek mi? Yurt dışında ilgilendikleri tek şey kurban sayısıdır. Herkes Suriye’nin politikasından ve krizin başlamasından bu yana davranışlarının değişip değişmediğinden söz ediyor” dedi.
Bizimle Pazarlık Yaptılar
El-Esad şöyle devam etti: “bazıları pazarlık için geldi. Şunları yaparsanız kriz en azından dış yönü ve içteki uzantılarıyla hemen sona erecek denildi. Bu bağlamda reformla dış bölüm arasında hiçbir ilişki yok. Çünkü planın bu bölümü Suriye’yi güçlendirecek reformlara karşı.”
“İkinci nokta reformla terör arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Reform olursa terörist eylemlerini duracak mı? Terörist reformlarla ilgilenmiyor ve terörünü gerçekleştirmesini engellemeyecektir. Suriye halkının büyük çoğunluğu reformları istiyor. Yasalara karşı gelmeyen, bozmayan ve katletmeyen Suriye halkıdır” dedi.
Yaşanan krizden yola çıkılması halinde reformun eksik, yaşanan geçici koşullara bağlı olacağını kaydeden el-Esad, geleceğe dönük olarak kriz öncesini kriz sonrasına bağlamak gerektiğinin altını çizdi.
El-Esad, reformları krize bağlamamız durumunda dış güçlere krizimize reform yaftası altında müdahale etme gerekçesi vereceğimizi söyleyerek atılan reform adımları ve yansımalarına işaret etti.
Hiç Kimsenin Hatasını Örtmeye Çalışmıyoruz
Cumhurbaşkanı, katliam, kaos, sabotaj ve yasa ihlaliyle birlikte hata olduğu zaman bu hataların yüzlerce kat artacağını belirterek bu nedenle sonuçlarla birlikte nedenleri e ele almak gerektiğini dile getirdi. El-Esad, “sonuçlar bazılarının yaptığı hatalardır. Nedenler ise bizzat kaosla ilgilidir. Bu nedenle kaosu kontrol altına almalıyız. Fakat hatalarla cinayeti birbirinden ayırıyorum” diyerek cinayetin delile ihtiyacı olduğunu, cinayet işleyen sınırlı sayıda devlet görevlisinin tutuklandığını, fakat kanıtların da sınırlı olduğunu belirtti.
El-Esad, “Kanıtları araştırmak için kurumların, kurumların da uygun koşullara ihtiyacı var. Şu anki atmosfer kurumların çalışmasını engelliyor. Fakat kimseni hatasını örtmeye çalışmadığımızı söylemek istiyorum. Devletin hiçbir düzeyinde hiçbir vatandaşa ateş açılmamıştır. Kanuna göre sadece nefsi müdafaa, vatandaşı koruma ve silahlı bir kişiyle çatışma durumlarında ateş açma hakkı bulunuyor. Yani kanunda sınırlı bir durum mevcut ve bu konudaki neden ve sonuçlar ele alınacaktır” diye konuştu.
Yasanın Başarısı Halkın Bilincine Bağlı
Çıkarılan partiler, basın ve yerel yönetimler yasalarının yanı sıra en önemli yasanın yolsuzlukla mücadele yasası olduğuna dikkat çeken el-Esad, bu yasanın önemli olması nedeniyle geciktiğini hükümetin bu yasayı ayrıntılarıyla farklı faaliyetler ve taraflarla inceleyip Cumhurbaşkanlığına gönderdiğini ve yasanın tekrar hükümete iade edildiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı, yolsuzlukla mücadele yasasının iyi bir yasa olduğunu ve önemli noktalar içerdiğini söyleyerek “fakat yeni yasada teftiş kurulu iptal edilerek yolsuzlukla mücadele kurumu kuruldu. Yolsuzlukla mücadele yasası sadece yolsuzluk konusuyla sınırlıdır. Daha önce teftiş kurulu geniş yetkilere sahipti. Kurulun diğer yetkilerinin iptal edilip yolsuzlukla mücadeleyle sınırlandırılması kötü. Çünkü idariyi düzenlemeden yolsuzlukla mücadele edilemez” dedi.
Yolsuzlukla tek başına mücadele edilemeyeceğine, pek çok noktada hata bulunduğunu dile getiren el-Esad, bu nedenle tekrar incelenmek üzere yasanın hükümete iade edildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı, bu yasanın en iyi şekilde çıkmasının devletin yolsuzlukla mücadelesini ortalama düzeyde kolaylaştıracağını dile getirerek vatandaşın ve medyanın katkısı olmaksızın yolsuzlukla üst düzeylerde mücadele edilemeyeceğine, bu yasanın başarısının halk bilincine bağlı olduğuna dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Kurumların Yerini Alamaz
Yolsuzluk konusu kapsamında birçok insanla görüştüğünü ve bu insanların Cumhurbaşkanından hesap sormasını istediklerini belirten el-Esad, “Cumhurbaşkanı kurumların yerini alamaz. Ben hatalı gördüğüm bazı konuları çözerim. Fakat kurumlar binlerce kişiden hesap sorar ve binlerce davayı çözer. Cumhurbaşkanı kurumların yerini aldığı zaman doğru bir iş yapsa da bu güven verici değildir. Bun nedenle kurumları etkinleştirmeliyiz” dedi.
El-Esad, bu yasaya ve kurumların etkinleştirilmesine önem vereceğini, yolsuzlukla doğal yasal yollarla mücadele edildiğini görmek istediğini bildirerek bu durumda milyonlarca Suriyelinin sorunlarının çözüleceğini dile getirdi.
Anayasa Referanduma Sunulacak
Reformdaki bir diğer eksene anayasaya değinen el-Esad, anayasayı hazırlamakla yükümlü komisyonun oluşturulmasıyla ilgili yasama kararının onaylandığına işaret ederek komisyonun anayasayı hazırlama çalışmalarının son aşamasında olduğunu, bu anayasanın çok partili ve siyasi çoğulculuk sistemlerine odaklanacağının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı, “anayasa, seçimler, kurumların rolünü pekiştirme ve vatandaşın özgürlüğü yoluyla halkın iktidarın kaynağı olduğu noktasına odaklanacaktır. Anayasayı değiştirmeden önce neden yasal reforma gittiğimiz konusunda soru işaretleri oluştu. Mantıken anayasadan başlayıp yasaları çıkarmak gerekiyordu. Fakat insanların baskısı ve devletin reform yapmak istemediği yönündeki şüpheler paralel çalışmamızı gerektirdi. Yasaları çıkarmak anayasayı hazırlamaktan daha kısa zaman aldığı için yasalardan başladık” dedi.
Anayasayla ilgili tarih konusunda ise el-Esad, komisyonun belirlenen süreyi tamamlaması ardından yapılacaklar konusunda pek çok önerinin geldiğine işaret ederek “bazıları Cumhurbaşkanının kararnameyle çıkarmasını ya da Halk Meclisine gönderilip yasayla çıkarılmasını önerdi. Ben ikisini de reddedip referandumu seçtim. Çünkü bu devletin değil halkın anayasasıdır. Tüm Suriyeli vatandaşları ilgilendiren bir davadır. Bu nedenle komisyonun çalışmalarını sonlandırması ardından büyük ihtimalle Mart ayının başlarında referanduma gidilecek” diye belirtti.
El-Esad, Halk Meclisi seçimlerinin anayasaya bağlı olduğunu, siyasi güçlerin büyük çoğunluğunun anayasadan sonra olmasını istediğini kaydederek siyasi güçlerin arzusuna göre seçimlerin anayasaya bağlı olmasını kabul ettiklerinin, tarihin yeni anayasaya bağlı olduğunun altını çizdi.
El-Esad, “ulusal birlik hükümeti konusunda pek şey duyduk. İçeriğini bilmeden terimleri almamız mümkün değil. Ulusal birlik hükümetinden çoğunlukla ulusal düzeyde bölünmeler ve iç savaş yaşayan, bir masanın etrafında toplanıp doğrudan ya da temsilciler aracılığıyla ulusal birlik oluşturan mezhep, millet, savaş emirlerinin bulunduğu ülkelerde söz edilir. Bazı durumlarda bölünme ve sorun yaşıyoruz. Fakat ulusal düzeyde bölünme yaşamıyoruz. Bu nedenle ulusal birlik hükümeti terimini kullanmıyorum. Suriye’deki hükümetler her zaman farklı partileri ve bağımsızları kapsamıştır” diye konuştu.
“Şu an elimizde krize, anayasa ve partiler yasasına yönelik yeni bir siyasi harita mevcut. Yeni siyasi güçler ortaya çıktı. Bunları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bazıları bu güçlerin tüm kesimleriyle hükümete katılımını öneriyor. Bazıları da muhalefete odaklanıyor” diyen el-Esad, tüm siyasi tarafların katılması gerektiği, hükümetin vatanın hükümeti olduğunu, katılım genişledikçe bunun her yönden ve genel olarak ulusal duygular açısından daha iyi olacağı görüşünü savunduğunu belirtti.
Büyükelçiliklerde Oturan Bir Muhalefet İstemiyoruz
Cumhurbaşkanı el-Esad, muhalefet dâhil tüm kesimlerin katılımından söz ettiğimiz zaman muhalefetin kim olduğunu sorgulamak gerektiğini belirterek “şu an herkes kendini muhalefet olarak adlandırabilir. Muhalefet halk tabanı anlamına gelir. Bir şahsın muhalefeti değildir. Şu an şahıs ve akım olarak muhalefete sahibiz. Seçim öncesinde kriterlerimiz yok. Bu hükümetin seçimden sonra bu şekilde olacağını söyleyebilirdik. Fakat zamanı hızlandırıp seçimler öncesinde katılım sağlamak istiyoruz. Dolayısıyla özel ve kurumsal kriterlere dayanacağız. “Biz halka ihanet etmiyoruz. Kriterler nettir. Ulusal muhalefet ne anlama geliyor. Büyükelçiliklerde oturan ya da göstergeleri dışarıdan alan bir muhalefet istemiyoruz. Onlara devletle diyaloga girmeyin diyorlar. Konu sonlandırılmış. Çöküş birkaç haftada gerçekleşecek, diyalogu erteleyin diyorlar. Bizimle oturup şahsi talepler gerçekleştirme uğruna kriz başlığıyla şantaj yapacak bir muhalefet istemiyoruz. Bizimle gizli diyalog kuracak bir muhalefet de istemiyoruz” diye belirtti.
El-Esad, ulusal kriterler, şahıslar ve ulusal şahsiyetler göz önünde bulundurulduğunda bu hükümet için çalışmaların başlatılabileceğini söyleyerek bu hükümeti istedikleri şekilde adlandırabileceklerini kaydetti.
Hükümetin siyasi mi teknik bir hükümet mi olacağı sorusunun önem taşıdığına vurgu yapan el-Esad, “bazıları küçültülmüş siyasi bir hükümet kurulmasını önerdi. Birçok nedenden dolayı bunun başarılı olması imkânsız. Ülkemizde büyük bir kamu sektörü mevcuttur. Bu kamu sektörü bağımsız değildir. Siyasi bir şahsiyet teknik bir kurumu yönetebilir mi? Bu mümkün değil. İnsanların sorunları güvenlikle sınırlı değil. Pek çok hizmet davası mevcuttur. Siyasi hükümet vatandaşın pek çok ihtiyacını karşılayabilecek mi? Bu nedenle geniş katılımlı bir hükümet kurmak bu koşullarda daha mantıklı” diye konuştu.
Değişime Doğru Yol Alıyoruz
Cumhurbaşkanı el-Esad, devlet, iktidar ya da parti olarak diyaloga hazır olduklarını belirterek fakat bazı muhalif tarafların hazır olmadığını, kimisinin gizli diyalog önerdiğini, kimisinin de gelişmelerin seyrini izlemek için beklemeyi tercih ettiğini, sırf diyalog yapmış olmak için diyalog düzenlenmeyeceğini kaydetti. El-Esad, “biz şu an diyaloga hazır olan taraflarla diyalog kuruyoruz. Gecikme Suriye’den ya da 70′li ya da 80′li yıllarda katliamlar yapan düşman güçler dâhil tüm güçlerle diyalog düşüncesini ortaya atan Arap girişiminden kaynaklanmıyor. Bu güçlerle bile diyaloga hazır olduğumuzu söyledik. Biz diyaloga her an hazırız” dedi.
Değişim olup olmayacağı konusunda ise el-Esad, birkaç gün önce başlayan yeni değişimlere doğru yol alındığını, gelecekte genç kuşaklara ağrılık verileceğini ifade etti.
Suriye Samimi Tüm Evlatlarına Muhtaç
Suriye’nin siyasi görüş ve yönelimleri bir yana samimi tüm evlatlarına muhtaç olduğuna dikkat çeken el-Esad, bazılarının yeni Suriye’den söz ettiklerini, fakat yenilenen Suriye’den söz etmek gerektiğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı el-Esad, gelişme ve yeni döneme geçiş aşamasında bilincin önem taşıdığını vurgulayarak “bu noktada doğrudan bir cevap verebilirim. Son on ay yaşanan tüm acılarına rağmen bu yönden çok yararlıydı. Suriye halkı bilinçli ve çağdaş bir devlet modeli sunabilecek bir halk olduğunu ispat etti. Ben gelecekten umutluyum. Fakat bilinci derinleştirmek daha yararlı olacak. Büyük bilince rağmen genel durumu etkileyen küçük cehalet noktaları mevcut. Bu cehalet halinin gelişme sürecini etkilemesini istemiyoruz” dedi.
İç reform konusunda her şeyin açıklık kazandığını belirterek anayasanın çıkması ardından icraattan başka yapılacak bir şey kalmayacağını, yenilenme sürecinin sürekli olduğunu söyledi.
Direnişçi Kimliğimizi Yok Edemeyecekler
El-Esad, “Suriye’de olanlar on yıllardır bölge için planlananların bir bölümünü oluşturuyor. Sykes-Picot’un torunları hala bölme rüyası görüyor. Fakat bu rüyaları kâbusa dönüştü. Bazıları Suriye üzerinden çatışma zamanının döndüğünü sanıyorlarsa hayal kuruyorlar. Bugün çatışma Suriye üzerinden değil Suriye’yle yapılmaktadır. İzin vermeyeceğimiz yenilgi ise, direnişin ve mücadelenin yenilgisi ve bölgenin büyük güçlerin eline düşüşü anlamına geliyor. Yenilgi askeri anlamda olmayabilir. Kabuğumuza çekilip büyük davalarımızı unutmamızı sağlayarak bizi yenilgiye uğratabilirler” diye konuştu.
Sonuçta gerçekleştirmek istedikleri hedefin, kişisel davalarıyla meşgul ve bölgesel sınırlarına kapanan, bölünme yoluyla yok oluşa doğur giden bir Suriye olduğuna dikkat çeken el-Esad, “hedefleri kimliğimizi ve şahsi kültürümüzü yok etmektir. Bu kimliğin yok olması gerçek yenilgidir. Fakat kimliğimizi yok etmeyi başaramayacaklar. Direnişin bu kimliğin içinde bulunduğu yönündeki kanaatimizi de değiştiremeyecekler” vurgusunu yaptı.
Teröristlere Müsamaha Yada Vatanına ve Halkına Karşı Yabancılarla İşbirliği Yapanlarla Çözüm Olamaz
Konuşmasında el-Esad; ülkelerin savaş yada çatışma esnasında önceliklerini yeniden sırladıklarını ve güvenlik-istikrarın bu önceliklerin başında yer aldığına dikkat çeken el-Esad; Suriye’nin uzun yıllar boyunca sadece bölgede değil dünyanın tümünde benzeri görülmemiş bir güven-istikrara sahip olduğuna dikkat çekti.
Bu güvenlik-istikrarın sağlanması için terörist ve katillere karşı demir yumrukla karşı koymanın kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu ifade eden el-Esad; ülkede belbele, kaos ve bozgunculuk yaratmada günahkar silahı kullananlara karşı toleranslı davranılmayacağını, teröristlerle ateşkesin olmayacağını, güven içinde yaşayan masum vatandaşlar arasında terör, korku ve dehşet saçanlara karşı gevşek davranılmayacağını, vatanı ve halkına karşı yabancılarla işbirliği yapanlarla da çözümün olmayacağına vurgu yaptı.
El-Esad; terörle savaşın sadece devlet yada kurumlarının savaşı olmayacağına dikkat çekerek, bunun herkesin savaşı olduğunu ve herkesin katılma sorumluğunda olduğu ulusal bir savaştan ibaret olduğunu belirtti.
Fitnenin öldürmeden daha kötü olduğunu ve sonunda toplumu olduğu gibi katledebileceğine dikkat çeken el-Esad; Suriye’nin güçlü ve metanetli kalması için buna izin verilmeyeceğini belirtti.
El-Esad güçlü bir ülkenin ne zaman ve nasıl müsamahakar davranacağını, evlatlarını da doğru yola nasıl geri getirebileceğini bilen ülke olduğunu vurguladı. Aynı zamanda böyle bir ülkenin, kiralık silahları evlatlarının elinden çekebileceğini ve onları vatanı yapılandırma ve kalkındırma yoluna iade edebileceğini söyledi.
Sözlerine devam eden el-Esad; teröristlere demir yumrukla karşı koymanın gerektiği kadar doğru yoldan sapanları da doğru yola iade etmenin bir o kadar önemli ve gerekli olduğunun altını çizdi.
Devlet, Evlatlarının Her Zaman Daha İyi Konumda Olmalarını İsteyen Anneye Benzer
Devleti, güvenlik ve istikrarın sağlanmasıyla birlikte her zaman daha iyi konumda olmaları için sürekli olarak evlatlarına olanaklar sağlayan bir anneye benzeten el-Esad; dolayısıyla bu çerçeve altında muhtelif zamanlarda af yasalarının çıkartıldığına dikkat çekti. El-Esad, bir kısım tarafların af kararlarının güvenliğin sarsılmasına neden olabileceğini düşündüklerine, fakat genelde bu kararların olumlu sonuçlar verdiğini açıklarken; bu bağlamda bir çok ildeki yerel inisiyatiflerle yapılan koordinasyon sonucunda ilan edilen af kararının getirdiği olumluluklara işaret etti.
Bir kısım tarafların kimi vatandaşların başını belaya sokmak istediklerini, onları kandırarak terör eylemlerine sürüklediklerini ve daha fazla bataklığa çekme amacıyla artık bu süreçten sonra devletin onlardan intikam alacağı düşüncesi yaymaya çalıştığını ifade eden el-Esad; devletin belirli ve net temellerin yanı sıra doğru bir mekanizmayla müsamahakarlığını sürdürmesinin gerekli olduğunu ekledi.
Kendilerine Devrimci Diyenlerin Yaptıklarına Bakalım
Cumhurbaşkanı el-Esad; son süreç içinde bir çok tarafla bir araya geldiğine işaret ederek, geçerli yada geçersiz nedenlerden dolayı devlete karşı takınanların çoğunun şiddet eylemleri ardından tutum değiştirdiklerini ve devlete yardım etmeye başladıklarını ifade etti. El-Esad; bir çoğunun mantık ve hikmet yolunu tercih ettiğine işaret ederek, gözleri kör olanlara karşı toleransların tanınabileceğini fakat aklı körelenlere karşı böyle bir şeyin mümkün olmayacağını belirtti.
Bunların bir kısmının gerçekten devrim yaptıklarına inandıklarını ifade eden el-Esad; ama gerçekte bunların ne yaptıklarına ve asıllarının ne olduğuna dikkat çekti.
Bu bağlamda el-Esad; “devrimci birinin; bir evi bir arabayı yada bir kurumu çalıp yağmalaması mümkün müdür?.. hırsız olması doğru mudur?.. bizlere göre devrimcilik, parlak, temiz ve örnek alacağımız bir değimdir..” dedi.
Kendilerini devrimci olarak tanımlayanların; devlette ve devletin haricinde olan muhtelif ve masum şahsiyetlere karşı gaddarca suikast eylemleri yaptıklarını belirterek, devrimci birinin gaddar, hain ve korkak eylemlerde bulunmasının doğru olmayacağını söyledi.
Sözlerine devam eden el-Esad; “kendilerini devrimci olarak gösterenler, okulları ve öğretmenleri hedef alarak toplumsal rollerinden men etmeye çalıştılar.. aynı şeyi üniversitelere de yaptılar.. bir devrimcinin bilime karşı olması mümkün olabilir mi?.. bir kısım bölgelerde eğitim-öğretim yarı düzeye düşürüldü.. bazı bölgelerde eğitim-öğretimin sürmesi için hayatlarını tehlikeye atan bir eğitim ordumuz vardır.. 2011 yılının bitiminde bu ordumuzdan şehit olan öğretmenlerin sayısı 30’a yaklaşmıştı.. sabote edilen, kundaklanan yada yıkılan okulların sayısı ise 1000’e yaklaşmıştı.. bunları yapanların kendilerini devrimci, reformcu yada benzeri şekilde nitelendirmeleri ne kadar doğru olabilir..” şeklinde konuştu.
Vatandaşların Doğalgazını Mazotunu İlacını ve Bine Yakın Okulunu Sabote Edenler 30 Öğretmeni Vahşice Katledenler Devrimci Olamaz
Eğitim-öğretimde çalışan istisnasız herkesi takdirle selamlayan el-Esad; bir devrimcinin bilime karşı olmaması gerektiğini, bölücülük ve fitne tabirleri kullanmamasının yanında ulusal birlik-beraberliğe karşı olmaması gerektiğini belirtti.
Vatandaşların hizmet kurumlarını, elektriğini, doğalgazını, demiryolunu, ilacını ve yakıtını kesecek birinin devrimci olamayacağını ifade eden el-Esad; bu soğukta karda kışta sözü geçen hizmetleri sabote etmenin vatandaşı ne kadar kötü bir duruma sokacağını açıkladı.
El-Esad; Suriye’de olanların bir devrimden ibaret olmadığının bin bir kanıtı bulunduğuna işaret ederek; bir devrimcinin vatanı ve halkına karşı düşmanla işbirliği içinde olmaması gerektiğini belirtti.
Kriz Ne Zaman ve Nasıl Bitecek
Suriye’nin tanık olduğu krizin ne zaman ve nasıl biteceği konusunda el-Esad; sürekli olarak böyle bir soruyla karşılaştığını, ama bu soruya net bir cevap vermenin kolay olmadığını ifade etti. Bunun için bir kısım verilere ihtiyaç duyulduğunu, henüz netlik kazanmayan şeylerin bulunmasına rağmen bazı şeyleri analiz etmenin mümkün olduğunu söyledi.
El-Esad; Suriye halkının boyun eğmeye karar verdiği bir zamanda komplonun sona ereceğine işaret ederek; böylece Suriye’nin boyun eğeceğini ve tüm mirasından vazgeçebileceğini söyledi.
Sözlerine devam eden el-Esad; “bu durumda 1973 kurtuluş savaşında savunulan ilkeler, milli ve ulusal tutumlar, direniş ve mücadele, Filistin davası, mübarek Aksa Mescidi, özellikle Golan olmak üzere işgal altındaki tüm topraklar gibi bir çok değer ve kavramdan caymamız gerekecek..” dedi.
Arap Liginin bu konular için çözüm komisyonu kurup kurmayacağından emin olmadığını ifade eden el-Esad; “böyle bir şeyin olacağını tahmin etmiyorum.. çünkü bu konuya ilgi duyan sadece bir miyar üç yüz milyon Müslüman var..” dedi.
Cumhurbaşkanı el-Esad; Suriye halkının bir çok nedenden dolayı boyun eğmeyeceğini belirterek bu sebeplerin başında; Suriye vatandaşının üstüne eğitildiği ilke ve değerler olduğunu söyledi. Aynı zamanda boyun eğen yetkililer, politikalar yada devletler konusunda sunulan örneklerin hiç de güzel şeyleri müjdelemediğini belirtti.
El-Esad; sürekli olarak ve her koşulda Suriye’nin tüm bu örnek ülkelerden daha iyi bir konumda olduğunu, şu anda kendini iyi durumda göstermeye çalışan ülkelerin bile iyi olmadıklarını ve günün birinde kötü olacaklarına vurgu yaptı.
Suriye Halkının Sahip Olduğu En Değerli Şey Olmasıyla Onur ve Haysiyetten Vazgeçmemiz Mümkün Değildir
Tüm bu durumları bir kelimede özetlemenin mümkün olduğunu ifade eden el-Esad; bunun Suriyelilerin onur ve haysiyetlerinden ibaret olduğunu belirtti. El-Esad; Suriye halkının sahip olduğu en değerli şey olması nedeniyle onur ve haysiyetten vazgeçmenin kesinlikle ve hiç bir durumda mümkün olmadığını, Suriyelilerin onur ve haysiyetlerinin düşmanların tüm ordularından daha güçlü, tüm servetlerinden de daha değerli olduğunun altını çizdi.
Silah ve Finansın Durması da Gerekli
Konuşmasında el-Esad; krizin sona ermesi için dışarıdan sağlanan silah ve finansın sona ermesi gerektiğine vurgu yaparak; komplonun ise sağlanacak zaferle durabileceğini ifade etti. El-Esad bunun için içerde ve dışarıda politik başarıların sağlanması, bilinç ve ulusal birliğin pekiştirilmesi, terör kolunun kesilmesi ve Suriye’de daha önce mevcut olan sevgi ve mantığa dönülmesi gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca bunun genel olarak mevcut olmasıyla birlikte, sözlerinden sadece bir kısım gergin noktaları kastettiğini ekledi.
Suriye’nin şüphesiz güçlü olduğunu ifade eden el-Esad; güçlü insanın sağlam vücuda ihtiyacı olduğuna işaret etti.
El-Esad kaos ve şiddetin ülkenin direncini zayıflatacağını, direnç zayıflayınca da terörün meydana geldiğine dikkat çekerek, konuların birbirleriyle iç içe olduğunu ve dolayısıyla kaosa katkı sağlayan herkesin terörde ortak olduğunu açıkladı. Aynı zamanda terör ve kaosla aynı anda mücadele edilmesi önemine dikkat çekti.
İlk başlarda komplo, silah ve terörün bulunduğuna inanmayanların olduğunu kaydeden el-Esad; şimdi ise her şeyin net ve ortada olduğunu, fakat terör ve kaosun daha geniş coğrafyalara yayıldığını ekledi. Sözlerine devam eden el-Esad; gerçeklerin pek çok kimse tarafından idrak edilmesinde geç kalmanın olduğu gibi, devletinde bazı konularda geç kaldığını, fakat her şeye rağmen henüz çıkmaza yada geri dönüşsüz bir noktaya varılmadığını söyledi.
Şahısların Hatalarını Kurumlardan Ayırmak Gerek
El-Esad; ulusal davalar ve vatan çıkarlarında Suriyeli hiç bir kimse arasında anlaşmazlığın olmaması gerektiğini, bir kısım konularda anlaşmazlık olsa da seçim sandıklarının hakem olacağını belirtti.
Kendine saygısı olan milletler yada devletlerin tehlike altına girdiği zaman anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp birleşmesi gerektiğini dikkat çeken el-Esad; söz konusu vatan olunca tarafsızlığın da olmayacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı el-Esad; anlaşmazlıklarda kurum ve şahısların bir birinden ayrılması gerektiğini, şahıs hatalarının kurumlara yüklenmemesi gerektiğini söyledi. Kurumların reformlar uyguladığı gibi teröre karşı da mücadele ettiğini, bu durumda reformları ve terörü aynı anda desteklemenin mümkün olmadığını açıkladı.
Bu konularda mantıklı olunması halinde safların birleştirilmesi, devlet ve kurumlara yardım edilmesi, ordu ve güvenliğin desteklenmesi gerektiğine işaret eden el-Esad; 1980’li yıllarda şeytanın kardeşlerinin din örtüsü altında işledikleri terör eylemlerini örnek verdi. Bu olaylarda bir çok Müslüman’ın ilk başta dini savunduğuna inandığını, fakat bir süre sonra gerçeğin bu olmadığının ortaya çıkmasıyla halkın devletle yan yana olup nasıl acil çözüm sağlandığına işaret etti.
O zamanlarda terör eylemlerinin altı yıl sürdüğünü, bu süre içinde bir çok masum insanın vahşice katledildiğine işaret eden el-Esad; şimdi ise her şeyin net ve açık olmasıyla böyle uzun bir süreyi beklemeye gerek olmadığını ifade etti.
El-Esad, ordu ve güvenliğe yardımcı olunması halinde çözümün acil ve kesin olacağına işaret ederek, terör arttıkça reformların ağır olacağını ve pahalıya patlayacağını söyledi.
Konuşmasında el-Esad; davanın terör ve reform arasında bir yarıştan ibaret olduğunu ifade ederek; terör ve arkasındakilerin, dış müdahaleye bahane uydurmak için reformları durdurma çabasında da olduklarını belirtti.
Vatanını ve Vicdanını Satmayan Halk Cezalandırılıyor
El-Esad; halkın acil ve kararlı bir şekilde çözüm talep ettiğine, yaşanan bu olaylara karşı öfkeli olduğuna işaret ederek; teröre karşı mücadelenin devlet açısından kesin bir şekilde karara bağlanmış olduğunu, anayasa ve kanunlar çerçevesinde icraatların alındığına vurgu yaptı. Aynı zamanda devletin masum insanların kanına ciddi ve büyük özen gösterdiğini belirten el-Esad; fakat teröristlerin masum insanları katletmeye başladıklarını, öldürülenlerin büyük bir kısmının siyasi eğilimleri olmadığına dikkat çekti.
El-Esad; ilkelerinden, ahlakından ve değerlerinden caymayı reddeden Suriye halkını cezalandırmak istediklerine vurgu yaparken; vicdanına ve vatanına sahip olduğu için Suriye halkının bir çok yerde hedef alındığını söyledi.
Suriye halkının bir çok bölgede teröristlere karşı orduyla gösterdiği dayanışma ve sağladığı desteğe dikkat çeken el-Esad; Suriye’nin tüm bölgelerinde güvenlik-istikrarın sağlanması amacıyla halk ve yerel inisiyatiflerle işbirliğinin yapıldığını belirtti.
İntikam Ülkeleri Yapılandıramaz
Ulusal barış ve uzlaşma konusunda ise el-Esad; bu bağlamda herkesin bağışlayıcı ve müsamahakar olması gerektiğini ifade ederek, intikam peşinde sürüklenmenin olumlu hiç bir etkisi olmayacağını açıkladı. Aynı zamanda intikamın bir yapılandıramayacağı gibi olduğu gibi yıkabileceğini ifade etti.
El-Esad, ulusal uzlaşmanın duygu ve fillerle olabileceğine işaret ederek, uzlaşma taraflarının tam olarak belli olmadığını, Cumhurbaşkanının da alacağı bir kararla bunu sağlamasının mümkün olmadığını dile getirdi.
Sözlerine devam eden el-Esad; küçük bir azınlıktan ibaret olan tarafların sanal alanlarda terör, kaos ve bozgunculukla vatanı hezimete uğratma kararı alsalar da; halkın mutlak çoğunluğunun gerçek alanlarda zafere ulaşma kararında ısrarlı olduğuna vurgu yaptı.
Ulusal Çatışmalarda Ürkek Yüreklerin Yeri Yok
El-Esad; ulusal çatışmaların kendine has meydanları ve adamları olduğuna dikkat çekerken; ürkek yürekler yada titrek ellerin bu sahalarda yeri olmadığını söyledi.
Suriye’ye uygulanan yaptırımlar konusunda ise el-Esad; Suriye halkını korkutmayacağını ve boyun eğdirmeyeceğini belirterek, onurlu ve hür bir Suriyelinin kesinlikle onur ve haysiyetini mal karşılığında satmayacağını söyledi.
Zararların Kazanımlara Dönüştürülmesi Gerekiyor
El-Esad; Suriye’nin zor yıllarda bile bir kısım Arap ülkelerini beslediğine, Suriye’nin hiç bir ihtiyata sahip olmaksızın seksenli yıllarda sanayisini güçlendirdiğine dikkat çekti.
O süreçlere tanık olmayan nesillere seslenen el-Esad; “sana ve halkına karşı yürütülen medya savaşına uyarak, korkunun yüreğine girmesine izin verme.. emin ol ki Suriye çok daha kötü zamanlar geçirdi ve daha güçlü bir şekilde kurtulmayı başardı..” diye konuştu.
El-Esad; krizin tüm olumsuzluk ve acılarına rağmen asil halkların durumları lehlerine çevirmeleri gerektiğini ve Suriye’nin kendi kendine dayanarak, boyun eğmeden, ödün vermeden kalkınması için bir fırsat teşkil ettiğini kaydetti. Buna ek olarak yakın süreçte zararların telafi edilmesi ve uzak süreçte de bunların kazançlara dönüştürülmesi gereğine işaret etti.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Odaklanılıyor
Sözlerine devam eden el-Esad; halkların ve masumların kanları üzerine servet kazanmak için krizi pekiştirmek isteyen bir tabakanın oluşmasına izin vermenin önemine dikkat çekerek, bunun da devletin sorumluluğu olduğunu, bu bağlamda da sürekli olarak kurumlara direktiflerin verildiğini söyledi.
El-Esad; ekonomi alanlarında küçük ve orta ölçekli işletmelere odaklanılması, mesleklere ve işsizliğe önem verilmesi gibi konuların altını çizerek, daha fazla sosyal adaletin sağlanması gereğini belirtti. Küçük ve orta ölçekli işletmelerden devletin değil de daha çok halkın faydalandığını ifade eden el-Esad; bu gibi işletmelerin yaptırımlardan ve güvenlik ortamından az etkilenmeleri nedeniyle devletin bu konuya odaklandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı el-Esad; Suriye’de tarımın zor koşullara rağmen önemli bir aşama aldığını ifade ederken, sürekli olarak işçilere ve çiftçilere önem verilse de bunun daha çok pekiştirilmesi gereğini kaydetti.
Yerel Üretime Odaklanmak Gerekiyor
Diğer alanlarda başarısız düşmeleri ardından son süreç içinde ulusal ekonominin hedef alındığını belirten el-Esad; Suriye’nin son yıllarda tanık olduğu dış açılım neticesinde daha çok tüketici ülkeye dönüştüğünü, Suriye mali bir çok ürünün bulunmasına rağmen dışarıdan ithal edildiğini dile getirdi. El-Esad; dolayısıyla yerel üretime odaklanılması gerektiğini, krize rağmen Suriye’nin bir çok alanda üretimini arttırma güç ve olanağına sahip olduğunun altını çizdi.
Suriye’yi Abluka Altına Almak Tüm Bölgeyi Abluka Altına Almaktır
Cumhurbaşkanı el-Esad; Suriye’nin abluka altına alındığını lanse etmek istediklerini ve her defasında bunu tekrarladıklarını açıklayarak; Suriye’nin stratejik coğrafi konumundan güç elde ettiğini söyledi.
El-Esad; “dolayısıyla Suriye’yi abluka altına almaları halinde tüm bölgeyi olduğu gibi abluka altına almış olacaklar.. Suriye karşı koymak için güç noktalarına sahiptir..” dedi.
Batı Önemlidir Ama Dünya Sadece Batıdan İbaret Değil
Suriye açısından batının önemli olduğunu inkar etmenin mümkün olmadığını ifade eden el-Esad, fakat yinede dünyanın sadece batıdan ibaret olmadığını, batının uluslararası toplum olarak nitelendirdiği bir kaç büyük ülke haricinde tüm dünyayı kendisinin bahçesi ve halkları da köleleri olarak gördüğüne dikkat çekti. Suriye’nin batı olmadan batmayacağına işaret eden el-Esad; Suriye’nin batıdan çok daha büyük dostları ve kardeşleri bulunduğunun altını çizdi.
El-Esad, batının her zaman sömürücü olduğuna işaret ederken, yaptığı tek şeyin sömürü yöntemlerini değiştirmek olduğunu ekledi.
Bir çok ülkenin maruz kaldığı baskılara rağmen hatta bu kriz içinde bile Suriye’nin yanında kalmaya ısrarlı olduğunu, bu ülkelerle de daha geniş ve farklı kapıların açılacağına işaret etti.
Geleceğe İnancım Çok Büyük
Cumhurbaşkanı el-Esad; Suriye’nin tanık olduğu kriz ve kötü koşullara rağmen geleceğe olan inancının çok büyük olduğunu ifade ederken, bu inancın Suriye halkının meydanları doldurarak onur, haysiyet ve vatan için yerleri-gökleri inleten haykırmalarından kaynaklandığını belirtti.
Bu bağlamda Suriye illeri ve bölgelerinin genelinde meydanları dolduran milyonlara seslenerek; “beni tanıdığınız ve sizlere bulunduğum ahde bağlı olarak sizlerden biri olmaya devam edeceğim.. zorluklara karşı koyma azimetine sahip olduğumuz kadar ‘Suriye’ adını hakketmekteyiz.. Suriye’yi savuma cesaretini bulup da düşmanlarını savurmayı başaramadığımız zamanda bu vatanın toprakları üzerinde yaşama hakkına sahip değiliz..” şeklinde konuştu.
Suriye halkının vatan sevgisinde ileri derecede pak duygular sergilediğini belirten el-Esad, hiç kimsenin böyle bir halkı aç bırakmayacağı gibi onur ve haysiyetini de kirletemeyeceğini söyledi.
Şehitlerimizin Pak Kanları Gelecek Nesillerimizin Yollarını Aydınlatacak Meşale Olacak
Güveninin birinci dereceden halktan, daha sonra da halkın vicdanını yansıtan vatansever ve katı iradeleri olan kahraman silahlı kuvvetlerden kaynaklandığına vurgu yapan el-Esad; bu yiğitlerin halkın güven ve istikrar içinde yaşaması için, onur ve haysiyetinin korunması için bulundukları eşsiz fedakarlıklara vurgu yaptı.
El-Esad; ulusal birlik-beraberliği, vatanın onur ve haysiyetini korumak için her zaman hazırda bekleyen silahlı kuvvetleri saygıyla selamladı.
Şehitler konusunda ise el-Esad; vatanın mücadelesinde temel bir rol oynadığının altını çizerek; şehitlerin pak kanlarının, gelecek nesillerimizin yolunu aydınlatacak güçlü bir meşale olarak kalacağına vurgu yaptı.
El-Esad; şehit kanlarıyla sulanan vatan topraklarının, daha parlak, daha refah, daha güvenli ve özgür bir meyveler vereceğini ifade ederken, bu kanların direniş ve mücadelede, boyun eğmeme ve reform programını sürdürmede Suriye’yi daha ısrarlı kıldığını ifade etti.
Suriye’nin, şehit kanlarının hiç bir şekilde heder olmasına izin vermeyeceğini kaydeden el-Esad; şehitler ve ailelerinin fedakarlıklarına bir kez daha vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı el-Esad; halkın tüm kesimlerini bir kez daha selamlayarak konuşmasını bitirdi.