İmam Ali Hamaneyİmam Ali Hamaney'in Konuşmaları

İmam Ali Hamaney’in Uluslararası İslami Uyanış ve Gençlik Konferansı Konuşması

Dünya Müslümanlarının ve Mustazaflarının Rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney’in “Uluslararası İslami Uyanış ve Gençlik Konferansı” Katılımcılarına Yaptığı Konuşmanın Tam Metni

Bismillahirrahmanirrahim,
Siz değerli konuklarımıza, değerli gençlerimize, İslam Ümmetinin gelecekteki büyük müjdelerinin taşıyıcıları olan sizlere hoş geldiniz diyorum. Sizin her biriniz büyük bir müjdenin habercilerisiniz. Ne zaman ki bir ülkenin gençleri uyanırlarsa, o ülkede genel bir uyanışın gerçekleşmesi ümit edilir. Bugün gençliğimiz tüm İslam dünyasında uyanış içerisindedir. Yolları üzerinde birçok tuzaklar bulunmakta, ancak inançlı ve kararlı İslam gençliği bu tür tuzaklardan kendilerini korumaktadır. Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Yemen’de ve Bahreyn’de neler olduğunu gördünüz; diğer İslam ülkelerinde başlayan hareketleri gördünüz. Bunların hepsi güzel müjdelerdir.
Sevgili gençler ve benim öz evlatlarım, demek istediğim dünya ve insanlık tarihinin çok büyük bir tarihi dönüm noktasında olduğunu bilmeniz gerektiğidir. Bu, tüm dünyanın girmekte olduğu yeni bir çağın şafağıdır. Bu çağın büyük ve belirgin özelliği Yüce Allah’a yönelmek, onun tükenmek bilmeyen kudretinden yardım istemek ve ilahi vahye dayanmaktır. İnsanlık, bugüne kadar materyalist düşünce ve okulların yolundan gitti. Bugün ne marksizmin ne de liberal demokrasisinin insanlık için bir cazibesi kalmıştır. Batı liberal demokrasisinin doğmuş olduğu ABD ve Avrupa’da neler olduğunu görüyorsunuz. Başarısızlıklarının sorumlusu kendileridir. Milliyetçi, laik şahsiyetlerinin artık hiçbir cazibesi bulunmamaktadır. Bugün İslam Ümmeti arasında en fazla rağbet İslam’a ve Yüce Kuran’adır. Yüce Allah, vaat etmiştir ki, ilahi din ve vahiy insanlığı saadete ulaştıracaktır. Bu, oldukça değerli, önemli ve anlamlı bir olgudur.
Bugün, Müslüman ülkelerde halklar, işbirlikçi diktatörlere karşı başkaldırmışlardır. Bu durum, meşum siyonist şebekelerin, küstah güçlerin ve yozlaşmış diktatörlüklerin oluşturduğu küresel diktatörlüğe karşı başkaldırının bir başlangıcı niteliğindedir.
Günümüzde, küresel diktatörlüğü; Amerikan diktatörlüğü, onun müttefikleri ile şeytani ve tehlikeli siyonist şebeke oluşturmaktadır. Bugün, onlar diktatörlüklerini tüm dünyaya farklı metot ve biçimlerde empoze etmektedirler. Mısır’da, Tunus’ta ve Libya’da yaptığınız, Yemen ve Bahreyn’de yapmakta olduğunuz, diğer İslam ülkelerinde de etkilerinin güçlü biçimde var olduğu şey, insanlık üzerinde iki yüzyıldır
baskı uygulayan tehlikeli ve zararlı diktatörlüğe karşı mücadelenin bir parçasıdır. Belirttiğim tarihi dönüm noktası, halkların bu diktatörlüğün egemenliğinden özgürlüklerine kavuşması, manevi ve ilahi değerlerin hakim olmasıdır. Kuşkusuz bu gerçekleşecektir. Bunda şüphe yoktur.
Bu, ilahi bir vaattir. “…Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder….” (Hacc, 40). Yüce Allah, eğer siz ona yardım ederseniz, Onun da size yardım edeceğini belirtiyor. Bu durum, sıradan bir yaklaşımla ve maneviyattan yoksun maddiyatçı hesaplamalarla gerçekleşmesi uzak bir ihtimal olarak görülebilir. Bununla birlikte, gerçekleşmesi olanak dışı görülen birçok şeyin gerçekleştiğine tanık olabilmekteyiz. Mısır’daki diktatörlüğün böylesine zillet içinde yıkılacağını, bu olaydan bir yıl hatta birkaç ay önce düşünebiliyor muydunuz? Eğer birisi size, işbirlikçi ve yozlaşmış Mübarek rejiminin yıkılacağını söyleseydi, bundan şüphe edebilirdiniz, ama bu gerçekleşti. Eğer iki yıl önce birisi size Kuzey Afrika’da böylesi olayların gerçekleşeceğini söyleseydi, çoğunluğunuz buna inanamayacaktı. Eğer birisi Lübnan gibi bir ülkede bir grup imanlı gencin siyonist rejimi ve onun tam teçhizatlı siyonist ordusunu yenilgiye uğratacağını söyleseydi, ona kimse inanmazdı. Ama tüm bunlar gerçekleşti. Eğer birisi İslam Cumhuriyeti’nin 32 yıl boyunca batı ve doğudan gelen tüm zorluklara karşı direnebileceğini, bu arada daha güçlü ve kalkınmış hale gelebileceğini söyleseydi kimse ona inanmazdı, ama bu gerçekleşti. “Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin.”(Fetih, 20) Bu zaferler, ilahi işaretlerdir. Bunlar, hakikatin büyük gücünün işaretleridir ki, Yüce Allah onları bize göstermektedir. İnsanlar meydana indikleri zaman, biz meydana indiğimiz zaman, Yüce Allah’tan zafer kesinlikle gelecektir. Yüce Allah bize yolu gösterecektir. “Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz.” (Ankebut, 69) Biz meydanda hazır olduğumuz zaman Allah, hem bize yol gösterip yardım edecek, hem de yüce hedeflere ulaşmamızı sağlayacaktır.
Bugüne değin gerçekleşenler, çok önemlidir. Batı bilimsel ilerlemelerine dayanarak İslam ümmetini iki yüzyıl yönetti. İslam ülkelerini işgal ettiler. Kimini doğrudan işgal ettiler, kimini de işbirlikçi diktatörler eliyle dolaylı olarak. İngiltere, Fransa ve nihai olarak büyük şeytan Amerika İslam Ümmeti üzerinde egemenlik kurdu. İslam Ümmetini aşağılamak, küçük düşürmek için her şeyi yaptılar. Kanser tümörü siyonizmi Ortadoğu’nun kalbine yerleştirdiler. Ona verdikleri her türlü destekle dünyanın bu çok önemli bölgesinde hedeflerini ve politikalarını gerçekleştirmeyi öngördüler. Ancak imandan gelen özlemler, İslami özlemler ve halkın duruşu tüm bu şeytani hayallerini bozdu; onları amaçlarına ulaşmaktan alıkoydu.
Bugün küresel zorba güçler, İslami Uyanış karşısında çakılıp kalmışlardır. Siz
muzaffersiniz; siz galipsiniz, gelecek sizindir. Şimdiye kadar yapılanlar oldukça büyük işlerdir. Ancak herşey burada bitmemektedir. Burası çok önemlidir. Çünkü bunlar daha başlangıçtır. Daha yeni başlamaktadır. Müslüman halklar mücadelelerine devam etmelidirler ki, farklı alanlarda ortaya çıkan düşmanı yok edebilsinler. Bizim mücadelemiz, özlemlerin, kararlılığın ve iradenin mücadelesidir. Taraflardan hangisinin kararlılığı daha güçlü ise o galip gelecektir. Hangi tarafın kalbi Allah’a yönelirse, o zafere ulaşacaktır. “Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur…” (Al-i İmran, 160) Eğer siz Allah’ın yardımını elde ederseniz, hiç kimse size karşı galip gelemez, siz galip gelirsiniz. Büyük İslam Ümmetini oluşturan Müslüman Milletlerden özgür, bağımsız ve izzetli olmalarını istiyoruz, zelil olmalarını değil. Hayatlarını, İslam’ın yüce ve ilerlemeci hükümlerine göre düzenlemelerini istiyoruz. Böylece İslam kendilerine yardım edebilsin. Batılılar bizi bilimsel söylemlerle yıllarca geri bıraktılar, kültürümüzü ayaklar altına aldılar ve bağımsızlığımızı yok ettiler. Bugün bizler uyandık. Bilimsel alanları birbiri ardınca fethedeceğiz.
İslam Cumhuriyeti 30 yıl önce kurulduğunda, düşmanlar, İslam Devriminin gerçekleştiğini ancak devrimin toplumsal yaşamın çeşitli alanlarını yönetmekten aciz kalacağını ve bu alanlardan çekilmek zorunda kalacağını söylemişlerdi. Bugün gençliğimiz, İslam sayesinde, geçmişte kendilerinin bile hayal edemeyeceği bilim alanında çok büyük görevleri başarıyla gerçekleştirmiş bulunmaktadırlar. Bugün İran gençliği, Allah’a dayanmaları sayesinde büyük bilimsel ilerlemeler sağlamışlardır. Onlar, uranyumu zenginleştirmişler, kök hücre üretmiş ve geliştirmişler, biyoteknoloji alanında büyük adımlar atmışlar, uzayı fethetmişlerdir. Tüm bunları yüce Allah’a dayanarak ve “Allahuekber” şiarıyla gerçekleştirmişlerdir.
Yeteneklerimizi küçümsememeliyiz. Batı kültürünün Müslüman ülkelere empoze ettiği en büyük belalar içerisinde iki yanlış ve saptırıcı yanılgı yer almaktadır: bunlardan birincisi Müslüman milletlere aciz olduklarının telkin edilmesidir. Müslüman milletler şuna inandırılmışlardır ki, “siz ne siyaset alanında, ne ekonomi alanında ve ne de bilim sahasında hiçbir şey yapamazsınız”. Onlar bize demişlerdir ki, “siz zayıfsınız”. Biz Müslüman ülkeler bu telkinlere onlarca yıl inandık ve geri bırakıldık. İkinci telkinleri ve bize empoze ettikleri inanç kendilerinin sınırsız ve yenilemez bir güç olduklarıdır. Böylece onlar bizi, Amerika’nın yenilemez olduğuna, batıya geri adım attırılamayacağına inandırmış oldular. Sonuç olarak da, biz onlara tahammül etmeli, sabretmeliydik.
Günümüzde, Müslüman milletler tüm bu inançların bütünüyle yanlış olduğunu anlamış bulunmaktadır. Müslüman milletler, ileriye doğru hareket edebilirler; geçmişte bilimsel, siyasal ve ekonomik gelişmelerin zirvelerinde olan Müslümanların heybet ve ihtişamını yeniden canlandırabilirler. Böylece düşmanlarını tüm bu alanlarda yenilgiye uğratabilirler.
Bu çağ, İslam çağıdır. Bu çağ, maneviyat çağıdır. Akıl ve maneviyat, İslam’ın milletlere hediyesidir. İslami bir akıl, İslami bir tefekkür ve düşünce, İslami bir maneviyat, İslami bir Allah’a dayanış, İslami bir cihad, İslami bir çaba ve eylem; tüm bunlar bizim için ilahi ve islami öğretilerdir.
Bugün önemli olan şey, Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da bölgedeki diğer ülkelerde yedikleri darbelerden zarar gören düşmanın, şimdi komplo ve
tuzaklar kurmayla meşgul olduğudur. Düşmanın planlarının farkında olmalıyız. Dikkatli olmalıyız ki düşman, devrimlerimizi çalmasın veya onları yolundan saptırmasın. Başkalarının deneyimlerinden faydalanmalıyız. Düşman devrimleri yolundan saptırmak, devrim hareketlerini etkisiz kılmak, çabaları boşa çıkarmak, dökülen kanları heba etmek için elinden geleni yapmaktadır. Bunlara karşı dikkatli teyakkuzda olmalıyız. Siz gençler, bu devrim hareketlerinin motorusunuz; teyakkuzda olun, uyanık olun.
Biz, İslam devriminin ardından geçen 32 yılda büyük tecrübeler edindik. 32 yıldan beri düşmanla savaşmakta, ona karşı direnmekte ve ona karşı üstün gelmekteyiz.
Batı ve ABD, bu uğurda en ufak bir komployu bile uygulamaktan çekinmedi. Ama hiç bir şey yapamadılar. Ellerinden gelen her şeyi yaptılar, ancak her girişimlerinde ağızlarının üstüne tokadı yediler ve yenilgiye uğradılar. Bundan sonrada böyle olacaktır. Bundan sonrada İslam cumhuriyetine karşı giriştikleri her komploda başarısızlığa uğrayacaklar; bu bize ilahi bir vaattir ve bizim bundan şüphemiz yoktur.
İlahi vaatlerin doğruluğundan bizim hiçbir şüphemiz yoktur. Biz, Allah’tan şüphe etmeyiz. Allah, kendisinden şüphe edenleri kınamaktadır; “(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!” (Fetih, 6) Allah’ın vaadi hak vaattir. Biz meydana girdik, savaş meydanının içine. İran milleti bütün imkanlarını ortaya koymuştur; bu nedenle ilahi zafer mutlaka gerçekleşecektir. Diğer ülkelerde de aynısı söz konusudur. Ancak uyanık olmalıyız. Biz, hepimiz uyanık olmalıyız. Düşmanın hilelerine karşı hepimiz dikkatli olmalıyız. Düşman, direniş hareketlerini etkisiz hale getirmek ve fitne tohumları ekmek için uğraşmaktadır.
Bugün, İslam dünyasındaki İslami hareket Şii-Sünni ayrımcılığı diye bir şey bilmemektedir; Şafi ile Hanefi veya Caferi veya Maliki veya Hanbeli veya Zeydi arasında bir ayrım yapmamaktadır. Araplar ile Farslar arasında veya diğer milletler arasında bir fark bilmemektedir. Bu büyük meydanda hepimiz de yer almaktayız. Düşmanın bizi tefrikaya düşürmemesi için çalışmalıyız. Hepimiz birbirimizi kardeş bilmeli ve amacımızı ortaya koymalıyız. Amaç, İslam, amaç Kuran’i ve İslami bir yönetimdir. Tabi ki, Müslüman ülkeler arasında ortak noktalar bulunduğu gibi, farklılıklar da mevcuttur. Farklı ülkelerde coğrafi, tarihi ve toplumsal koşullar da farklıdır, ancak ortak ilkeler vardır. Hepimizin düşmanları küstah, zalim güçlerdir, hepimiz batının şeytani egemenliğine ve yönetimine karşıyız ve hepimiz kanser tümörü israil’in varlığına karşıyız.
Her nerede yapılanların israil’in ve ABD’nin çıkarına olduğu hissediliyorsa orada uyanık olmamız gerekmektedir; bilmeliyiz ki bu hareket dış güçlerin hareketidir, yabancıların hareketidir; dostça bir hareket değildir. Her nerede bir hareket, İslami ve aynı zamanda siyonizme, baskıcılığa, zulme ve yozlaşmaya karşı ise “o” hareket hak harekettir; o hareket tüm dostların olduğu harekettir. Biz Şiiyiz, biz Sünniyiz, biz bu veya şu ülkedeniz; bu aramızda hiçbir farklılık oluşturmamaktadır.
Günümüzde açık ve somut bir örnek bulunmaktadır; dünyadaki tüm medya örgütleri Bahreyn halkını ve hareketini izole etmeye çalışmaktadırlar. Bu konudaki iddiaları nelerdir? Şii-Sünni meselesine konuyu getirmektedirler. Onlar tefrika çıkarmak, Müslümanlar arasına sınırlar çizmek istiyorlar. Müslümanlar arasında, bu veya şu İslami düşünceyi taşıyanlar arasında hiçbir farklılık bulunmamaktadır. Onların ortak noktaları bütünüyle İslam’dır. Ortak noktaları İslam Ümmetidir. Ortak noktaları İslam Ümmeti arasındaki dayanışmadır. Hareketlerinin devamlılığının ve başarısının sırrı, Alllah’a dayanmaktır, Allah’a inanmak, Allah’a güvenmektir, birlik ve beraberliklerini sürdürmektir.
Benim Aziz evlatlarım, uyanık olun ki, düşman hareketinize engel olamasın. Allahu Teala Resulüne şöyle buyurmaktadır: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hud, 112). Dosdoğru olmak demek, bir yola koyularak direnmektir, devam etmektir, durmayı reddetmektir, işte çözüm budur.
İleriye doğru hareket etmeliyiz. Bu hareket, başarılı bir harekettir çünkü parlak bir ufku bulunmaktadır. Gelecek, çok parlak bir gelecektir. Bir gün gelecek, Allah’ın gücü ve takdiriyle, İslam Ümmeti son derece azamete ve bağımsızlığa ulaşacaktır. Müslüman milletler aralarındaki farklılık ve ihtilafları bir kenara koymalı, Allah’a ve İslam’a davet bayrağı altında toplanmalıdırlar. Vahdet içinde olmalıdırlar. Böylece İslam Ümmeti zaferine ulaşacaktır.
Bizler ülkelerimizde, yer-altı kaynaklarına, stratejik bölgelere, zengin doğal kaynaklara, seçkin şahsiyetlere, kabiliyetli ve gelişmiş insan kaynağına sahibiz; bunlarla birlikte çok çalışmalıyız. İnşallah, bu çabalarımızı Allah bereketlendirecektir.
Siz gençlere belirtmeliyim ki, gelecek sizindir. Yüce Allah’ın gücü ve onun hak vaadiyle, siz gençler o günü göreceksiniz ve inşallah ulaştığınız başarıları yeni nesillere ulaştıracaksınız.
Esselamu aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu.

“(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!” Fetih, 6
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” Hud 112

Başa dön tuşu