Gazze savaşı İsrail’e daha fazla utanç getirdi

İsrail, 2,3 milyonluk nüfusun yaşadığı Gazze Şeridi’ni 470 gün boyunca aralıksız vurdu, yerle bir etti, ancak Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri teslim olmaya zorlayamadı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlenen saldırının ardından 2023’te Hamas’ı ortadan kaldırmayı ve kalan tüm tutsakları zorla serbest bırakmayı hedeflemişti.
7 Ekim saldırısının birinci yıldönümünü anmak için düzenlenen özel bir toplantıda konuşan Netanyahu, “Savaşı, koyduğumuz tüm hedefleri tamamladığımızda bitireceğiz: Hamas’ın kötü yönetimini devirmek, kaçırılanların hepsini -hem ölüleri hem de dirileri- evlerine döndürmek, Gazze’den İsrail’e yönelik gelecekteki her türlü tehdidi engellemek…” dedi.
Ancak Netanyahu’nun hedeflerinden hiçbiri gerçekleşmedi. Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak bilinen Gazze’deki savaşı sürdürme konusundaki ısrarı ve herhangi bir ateşkes önerisini reddetmesi, daha fazla trajedi ve yıkıma yol açtı. ABD ve diğer yerlerden gelen uzlaşmazlığa ve durdurulamaz silah sevkiyatlarına rağmen, Netanyahu ve diğer suç ortakları sonunda Gazze’deki Siyonist rejimi Gazze bataklığından kurtarmak için Gazzelilerin kahramanca direnişine boyun eğmek zorunda kaldılar.
İsrail’deki aşırılık yanlıları ve Batılı destekçileri, soykırımın bile bir ulusu anavatanına ilişkin doğuştan gelen haklarından vazgeçmeye zorlayamayacağını fark ettiler. Gazzeliler en iğrenç suçlara maruz kaldılar ancak boyun eğmediler. Netanyahu ve yakın çevresi, Gazzelilerin kaybedecek hiçbir şeyinin kalmadığını kabul etmek istemedi.
Bedeli ne olursa olsun direndiler ve İsrail’in sonunda esirlerini ve ölülerini ancak Filistinli tutukluları serbest bırakarak ve Gazze’den çekilerek geri almasını sağladılar.
Ayrıca İsrail ve destekçileri Gazze’deki savaşı Hamas’a karşı savaş olarak sunmaya çalıştı. Güney İsrail’e saldırıyı 7 Ekim’de başlattıkları doğru ancak aralarında laikler ve komünistlerin de bulunduğu tüm silahlı gruplar, İsrail ordusu bölgeyi işgal ettikten sonra savaştı. Başka bir deyişle, tüm Filistinliler, siyasi veya dini eğilimleri ne olursa olsun direniyordu.
İsrail’in direnişçilerin belini kırdığı imajını vermeye çalışması da bir yanılsamadır.
The Conversation web sitesinde 16 Ocak’ta yazan Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden bir araştırma görevlisi olan Ian Parmeter, “Hamas bozuldu, ancak yok olmadı. Artık organize bir askeri güçten çok bir gerilla grubuna benziyor.” diyor.
Parmeter, “Ancak Hamas’ın tamamen ortadan kaldırılması Netanyahu’nun savaş hedeflerinden biri olmasına rağmen, bu hedef hâlâ ayakta” dedi.
İsrail’deki Bar-Ilan Üniversitesi’nde kıdemli öğretim görevlisi olan Menachem Klein, “İsrail’in savaş boyunca ortaya koyduğu ve savunduğu savaş hedefleri ile Hamas’la varılan anlaşma arasında çok büyük bir uçurum var” diyor.
Filistin Ulusal Girişimi Genel Sekreteri Mustafa Barguti de Başbakan Netanyahu’nun ateşkesin uygulanmasını engelleme seçeneğinin tükendiğine inanıyor.
İsrail’deki aşırılık yanlıları ve toprak gaspçıları, Filistinlilerin meşru haklarına teslim olmaktan başka alternatifleri olmadığını anlamış olmalılar, aksi takdirde bu şiddet döngüsü sona ermeyecektir. Eğer hala Filistinlileri diz çöktürebilecekleri yanılsamasından muzdariplerse, çok yanılıyorlar. Filistinlilere karşı 470 günlük soykırım potansiyel olarak daha fazla özgürlük savaşçısı üretti. Annelerini, kız kardeşlerini, erkek kardeşlerini ve babalarını molozların üzerine gömenlerin intikamını almak için ayağa kalkacaklar.
Özetle İsrail iki şey başardı: İnsanları katletti ve Gazze’deki şehirleri yerle bir etti.
Gazze nüfusunun yüzde ikisinden fazlasının ölümüne yol açan ve 47.000 kişinin ölümüne neden olduğu tahmin ediliyor. New York Times’ın haberine göre ise yapılan bir araştırma, Gazze’deki tahmini can kaybının 25.000’i bulmadığını ve 100.000’den fazla kişinin de yaralandığını gösteriyor.
İsrail’deki suçlular rejime daha fazla utanç getirdi, ancak İsrail’in adı zaten cinayet, işgal, çocuk katletme vb. ile eşanlamlıydı. Ancak bu sefer rejimin adı savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırımla ilişkilendiriliyor. Başbakanı ve eski savaş bakanı Yoav Gallant, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından savaş suçlusu olarak aranıyor. Umuyoruz ki, ABD’nin tehditlerine rağmen, Uluslararası Adalet Divanı (UCM) Netanyahu ve Gallant’ı Gazze’deki soykırımdan yargılayacaktır.