
İran’ın Londra büyükelçisi Muhsin Baharvend bu temelsiz ve boş iddiaya tepki olarak kişisel instagram sayfasında ”Diplomatik ilişkilerimizin olduğu hiçbir ülkeye düşmanlığı hoş karşılamayız” ifadeleri kullandı.
İran büyükelçisi Baharvand, “Karşılıklı saygı ve çıkarlar İran’ın dış politikasının ilkeleridir” diyerek şunları kaydetti: ”Güvenliğin sağlanmasında ve İran’ın ulusal çıkarlarının korunmasında ısrar edeceğiz ve ilkelerimize bağlı kalacağız. Mütekabiliyet ilkesi de diplomatik ilişkilerin alışılagelmiş ve yerleşik ilkelerinden biridir.”
Britanya yetkilileri geçen hafta da müdahaleci açıklamalarında İran askeri tatbikatında balistik füzelerin fırlatılmasını da güvenlik için bir tehdit olduğunu iddia ederek, İran füze programının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının ihlali olduğunu ileri sürdüler.
2231 sayılı kararı, Bercam nükleer anlaşmanı onaylarken 5+1 grubu tüm üyelerinin ona karşı sorumlu olduğu Güvenlik Konseyi’nin kararıdır. Amerika’nın 2018’de bu anlaşmadan çekilmesi ardından 2231 sayılı kararı da Avrupa troykası tarafından da göz ardı edildi. Bu yüzden Londra’nın 2231 sayılı kararın ihlalinden endişe duyması bu ülkenin İran halkı ve bölge ülkelerine karşı gerçekleri ters göstermek ve sinsi tutumunun göstergesidir.
İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanlığı sözcüsü Said Hatibzade bu boş iddiaları reddederek, “Britanya’nın batı Asya ve dünyanın kriz yaşayan diğer bölgelerinde yıkıcı silahları satmak için sonu gelmeyen bir rekabette olduğu, kitle imha silahların yayılmasını önleme yasalarına aldırmadan AUKUS gibi askeri anlaşmalar imzaladığı halde İran’ın sıradan askeri alıştırmaları hakkında endişeli olduğunu iddia ediyor” dedi.
Dışişleri bakanlığı sözcüsü Londra yetkililerinin İran’ın bölgede bir tehdit olduğunu dayatma çalışmalarını kınarken, bölgede istikrarsızlık ve güvensizliği yayan ve Yemen’de büyük insani facia yaratanın Britanya ve diğer Avrupa ülkelerinin bazı bölge ülkelerine yüklü silah satışında doymak bilmeyen iştahları, üstelik bu silahların başta insan severlik hakları olmak üzere uluslararası hukuku ihlal edeceğinden tamamen bilgi sahibi olduklarını ifade etti.
Günümüzde bölge ülkeleri bölgede yaşanan gerginlikler ve savaşların başlıca sebebi ve temelinin bölgede yabancıların silah satışı ve savaş yanlısı siyasetleri odluğunu biliyor, bunun sadece bir örneği ise Arabistan’ın Yemen’e dayattığı savaştır.
Aslında Amerika ve Avrupalı müttefikleri bu boş iddialarla nükleer anlaşmadaki sorumluluklarını yerine getirmediler. Britanya bu çalışmalarının devamında Viyana müzakerelerini sabote etmek için Fars Körfezi İşbirliği Konseyi dışişleri bakanlarını Londra’da bir araya getirerek İran’a karşı baskı siyasetlerini ve çürümüş iddialarını tekrarlamaya çalıştı.
İngiltere ve Arap ülkeleri dışişleri bakanları yayınladıkları bildiri ile İran ve 4+1 grubu arasında süren Viyana müzakerelerini, bölgeye güvenliği geri getirmek ve nükleer gerginliklerin yoğunlaşmasından kaçınmak için “son fırsat” olduğunu ileri sürdüler.
İran 40 seneden aşkın bir süredir Amerika ve Avrupalı müttefiklerinin müdahaleci ve hasmane girişim ve baskılarına karşı direnmektedir. Bu yüzden onların İran’a duydukları kin ve nefretin köklü ve derin olduğu anlaşılıyor. Tabi ki onların müdahaleci tutum ve davranışları Siyonist rejim çıkarları doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Buna rağmen İran, tehdit ve bildiri ile meydanı terk edecek bir ülke değildir. Nitekim İran’ın Londra büyükelçisi de Britanya’nın iddialarına verdiği karşılıkta, “İran, hiçbir ülkenin düşmanlığından korkmuyor” dedi.