EyyamullahHaberlerİranKuzey AmerikaOrtadoğu

Büyük Şeytan Amerika’nın Fars Körfezi Katliamı’nın 25.Yıldönümü

Amerikan savaş gemisi Vinsens’in İran yolcu uçağına füze saldırısının yıl dönümü günleri içerisindeyiz. 3 Temmuz 1988 tarihinde İran hava yollarına ait bir yolcu uçağı İran’ın güneyinde bulunan Benderabbas hava alanından Dubai’ye doğru yola çıktı. Söz konusu uçak İran suları üzerinde ve Hengam adası yakınında Vinsens savaş gemisinden fırlatılan füzeler sonucu düştü. Yürekleri parçalayan bu vahşice saldırı sonucu 53’ü kadın, 65’i çocuk ve bebek 156’sı erkek ve 16 uçuş görevlisi toplam 290 kişi şehit oldu. Bu cinayetin kurbanları arasında Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yugoslavya, Pakistan, İtalya, Kuveyt ve Afganistan olmak üzere 37 yabancı uyruklu insan da bulunuyordu.

İran yolcu uçağının Amerika tarafından vurulması benzeri olayların içinde eşine rastlanmadık bir hadisedir. Söz konusu yolcu uçağı İran hava sahasında uçarken Amerikan savaş gemisinin saldırısına uğradı. Oysaki şimdiye dek dünya çapında hedef olan bütün sivil uçaklar ya uçuş rotasından saptığı veya bir başka ülkenin hava sahasını ihlal ettiği için vurulmuştur. Gerçekte Amerikalıların bu insanlık dışı terör eylemi İran topraklarına açık bir şekilde saldırı niteliğindeydi. Ve aynı zamanda yayınlanan bütün belge ve kanıtlar Vinsens savaş gemisinin İran yolcu uçağına saldırısının kasıtlı ve daha önceden tasarlanan bir plan olduğunu ispatladı. Vinsens savaş gemisi 3 Temmuz 1988’de sabahın erken saatlerinde Fars körfezi sularına girdi. Bu gemi Amerikan donanmasının en ileri füze atar savaş gemilerinden biriydi. Aynı zamanda Amerikalı kaptan Will Rogerz’in dediğine göre Vinsens savaş gemisinin komutanı ün yapmak ve yüksek mevkilere ulaşmak için her şeyi yapabilecek bir kimseydi. Dolayısıyla çeşitli mazeretler uydurarak çatışmaya girmek istiyordu.

Vinsens’ın İran yolcu uçağına saldırısı esnasında Fars körfezinde bulunan diğer Amerikan savaş gemilerinde görev yapan subayların ifadeleri ve ayrıca çeşitli rapor ve belgelere göre Vinsens savaş gemisinin komutanı çeşitli bahanelerle İranlı birliklerle çatışmak istiyordu. 3 Temmuz 1988 sabahı Vinsens savaş gemisi birkaç patlama sesi duyduğu iddiasıyla İran’a ait sürat botlarına saldırmak istediler. Oysa Valmir Mont Gomeri savaş gemisinde görevli topçu subay binbaşı Jorj Emelson’un itiraf ettiği gibi olay günü herhangi bir patlama sesi duyulmamış olup, bu patlamalarla ilgili hazırlanmış olan rapor sahte bir rapormuş. Vinsens savaş gemisinin komutanının İranlılarla çatışmaya girmek için uydurduğu bir başka mazeret de İran’ın sürat botlarının Amerikalı helikopterlere karşı uyarı ateşinde bulunmasıydı. USA savaş gemisi komutanı Deyvid Kartson’un ifadelerine göre Vinsens’in savaş gemisinin ne yapmak istediği belirsizdi. Bu gemi hızını en yüksek düzeye ulaştırarak, İran’ın sürat botlarının üzerine doğru gitmeye başlamıştı. Oysa bu botlar hiç kimse için bir tehlike oluşturmuyordu. Amerikan parlamentosunun araştırma komitesinin Vinsens savaş gemisinin İran yolcu uçağına saldırı gerekçeleri üzerine yaptığı incelemelerde Amerikalı helikopterin görevlilerin ifadelerinde de çelişkiler göze çarpıyordu bu yüzden İranlı birliklerin helikoptere karşı ateş açtığı söylenemez. Ancak Vinsens savaş gemisi komutanı 3 Temmuz 1988 sabahında Amerika’nın Fars körfezinde bulunan birliklerin su üssü komutanı Richard Mekkana’ya bir mesaj göndererek İran’ın hız botlarının Amerikan helikopterine karşı ateş açtığını iddia ederek karşılık vermek için izin istedi. Vinsens savaş gemisi İranlı botlarla çatışma bahanesiyle İran kara sularını ihlal ederek İran’ın egemenliği altında bulunan sulara girmişti. Ancak Richard Mekkana’nın itiraf ettiği gibi Amerikan savaş gemilerinin İran kıyılarının 12 millik mesafesinde bulunan alana girmeleri söz konusu değildi ve bu çizgiden birkaç mil öte mesafede bulunmaları gerekiyordu. Fakat Vinsens savaş gemisi defalarca bu meseleyi göz ardı ederek İran karasularına tecavüz etmişti. Sait savaş gemisi subaylarından Deyvid Richard’sın dediğine göre, Vinsens’in bu düşmanca tavrı herkesi endişelendirmişti. Zira bu savaş gemisi düşmanca bir tavırla İran’ın botlarını takip ediyor ve onları kışkırtmaya çalışıyordu. Oysa bu botlar tarafından Amerikalı birliklere yönelik hiçbir tehlike söz konusu değildi. Araştırma komitesinin raporlarında da belirtildiği gibi Vinsens savaş gemisinin İran’a ait hız botlarına saldırması için herhangi bir sebep ve gerekçe yoktu. Bu saldırılar İran yolcu uçağının Benderabbas hava limanına kalkış anlarına denk geliyordu. Bu uçak Dubai’ye doğru giderken doğru rotada yoluna devam etmekteydi. Amiral Deyvid Karlson’un itiraflarına göre İran yolcu uçağı sürekli sivil bir uçak olduğunu belirtiyordu, Ancak İran kara sularında bulunan Vinsens savaş gemisi bu uçağın rotasına girmiş ve hız botlarıyla çatışmaya girişmişti. İran yolcu uçağı henüz 15 binini kat etmişken, Amerikan birliklerinin Ortadoğu komutanı bu sivil uçağın hedef olmasından endişe duyduğunu belirtmişti. Ancak Vinsens savaş gemisinin komutanı önceden bu yolcu uçağına füze ile vurmayı planlamıştı. Çünkü saldırıdan önce bu uçağı sahilden 20 mil ötede vuracağını belirtmişti. Vinsens savaş gemisi Amerikan yönetiminin yüksek mevkili yetkililerinden İran yolcu uçağını vurmak için direkt emir almıştı.Amiral Karlson da Vinsens gemisinin amacının bu uçağı düşürmek olduğunu itiraf etmişti. Amerikalı bütün subay ve komutanların itiraf ve ifadeleri ayrıca yapılan çeşitli araştırmaların sonucu bu cinayetin önceden tasarlanmış kasıtlı bir hareket olduğunu kanıtlıyordu.

Amerikalı Mekkena İran yolcu uçağının düşüş anıyla ilgili olarak bu olayın farkına varan bütün personeli bir üzüntü sardığını çünkü bir yolcu uçağını düşürdüklerini anladıklarını söyledi. Amiral hiçbir zaman böylesine keder, üzüntü ve utanç duyduğumu hatırlamıyorum o gün çok acı bir gündü demişti. Ancak Amerikanın o dönemdeki cumhurbaşkanı yardımcısı George Bush Vinsens savaş gemisi komutanının bu eylemini askeri geleneklerin en yüceleriyle özdeşleştirerek bu cinayetten övgüyle söz etmiş ve aynı zamanda Vinsens’te görevli personele savaşa katılma rozeti vermişti. Dönemin cumhurbaşkanı Reagan da özel bir törenle Vinsens savaş gemisinin komutanına şeref madalyası taktı. Daha sonra Amerikan parlamentosunun araştırma komitesinin incelemeleri bütün bu iddiaların yersiz ve yalan olduğunu kanıtladı ve aynı zamanda bu saldırının perde arkasını gün ışığına çıkardı ve Amerikan yönetiminin rezil olmalarına sebep oldu. Dolayısıyla bu skandalı önlemek için araştırmanın devamı CIA’ya devredildi. Amerikan gizli istihbarat teşkilatı CIA de, araştırma sonuçlarını gizli ilan ederek, yayınlanmasını önledi.

Deyvid Karlson Amerikanın işlediği bu cinayeti ört bas etmek için olayın büyük bir yanlışlık olduğunu iddia etti. Karlson biz yaptığımız bu yanlış hareketi itiraf etmeli ve İran’dan özür dilemeliydik diyordu. Deyvid Karlson bu büyük faciayı büyük bir hata olarak göstermeye çalışıyordu oysa bu cinayetin Beyaz Saray’da tasarlandığı apaçık ortadaydı. Gerçekte Amerika’nın İran yolcu uçağına saldırısının üzerinden geçen her zaman Amerikanın insanlık karşıtı yüzünün biraz daha açığa çıkmasına vesile olmakta, öyle ki hatta batılı basın ve medya bile bu kanlı cinayeti ört bas edemedikleri gibi zaman zaman bu olayın perde arkasına ait bazı gerçekleri yayınlamak zorunda kalıyorlar. Kuşkusuz yolcu uçağının düşürülmesi ve 290 masum insanın ölümü Amerikan terörizmini yansıtan acı bir gerçek ve aynı zamanda İran’a karşı beyaz saray yöneticilerinin son 20 yılda işledikleri onlarca cinayet ve eylemlerden sadece biri sayılır. Dünya Müslümanlarının ve Mustazaflarının Rehberi İmam Ali Hamaney’in vurguladığı gibi bu büyük facia ve yüzlerce insanın ölümü Amerika’nın İslam nizamı ve İslam inkılabına duyduğu kin ve nefretin göstergesi olup, büyük şeytanın İslam ve inkılaba karşı koymak için en vahşi cinayetleri işleme bataklığına kadar tenezzül ettiğini kanıtlamaktadır. Dolayısıyla İran milletinin Amerikan yönetimini kendine bir düşman olarak düşünmesi gayet tabiidir. Ve elbette Beyaz Saray yöneticilerine güvenmeyecektir İran halkı. Bu yüzden İran milleti her yıl bu cinayetin yıldönümünde olayda şehid düşen insanları saygı ve rahmetle anmakta ve Amerikan yönetimine karşı duyduğu nefret ve bıkkınlığı göstermektedir. Gerçekte Amerikan yönetiminin iki ülkenin geçmiş ilişkileri üzerinde bıraktığı bu ayıp yüzünden Tahran – Washington ilişkilerinin pek kolay kolay düzeleceğe benzemediği apaçık ortadadır.

Başa dön tuşu
Bugün 29 Nisan 2025 (1) içerik yüklenmiştir.