
Hama’da yetkili bir kaynak Cezire televizyonunun Hama Savcısı Adnan Bekkur ile ilgili görüntülü olarak yayınladığı ve gerçekle hiçbir ilgisi olmayan yalan itirafların Bekkur’dan tehdit ve silah zoruyla alındığını beyan etti.
Bekkur’un üç gün önce silahlı terör örgütleri tarafından kaçırılarak kurulan bir komployla silah zoru ve baskıyla bu itirafların kamera önünde söyletildiğini belirten kaynak bu haberin Cezire’nin dünya kamuoyunu aldatmak için hazırladığı oyun ve aldatmacalardan biri olduğunu açıkladı.
Kaynak, Cezire televizyonunun yetkili kişilerin ağzından zor ve baskıyla alınan yalan açıklamaları yayınlanmasının, söz konusu kanalın kaçırma eylemine açık bir şekilde iştirak ettiği hatta kaçırma eylemi organizasyonuna bile katılmış olabileceğine işaret ettiğini aktardı.
Cezire’nin bu yalan ve aldatmacı haberler aracılığıyla sürdürdüğü bu üslubu ile Suriye’nin egemenliğini kırmaya çalıştığını belirten kaynak Suriyelilerin artık cezire kanalında böylesi iftiraların yayınlanmasını garipsemediklerini dile getirerek yerel medya araçlarının savcı, şoförü ve refakatçilerinin kaçırıldığı haberini 29 Ağustos tarihinde kaçırıldığı ilk anda yayınladığını vurguladı.
Kışkırtıcı yayınlar yapan bazı uydu kanalları, Suriye’deki olaylar ile ilgili yanlı ve yalan dolu haber yayınlama politikasını sürdürüyor. Dün gece kışkırtıcı medyada, üç gün önce silahlı terör grupları tarafından kaçırılan Hama Savcısı Adnan Bekkur ile ilgili bir video yayınlandı.
Yalan ve kışkırtıcı haberler yayınlayarak psikolojik bir medya savaşı yürüten bu uydu kanalları, 29 Ağustos’ta Savcı Bekkur’un silahlı terör grupları tarafından kaçırıldığına dair haberleri göz ardı ederek, bazı internet sitelerinden elde ettikleri görüntüleri kullanma yoluyla, savcının görevinden istifasını ilan ettiğine dair görüntüler yayınladı. Zira bu durum da, bu kanalların mesleki olarak iflas ettiğine dair yeni bir kanıt teşkil ediyor.
SANA’ya açıklama yapan Hama Valisi Enes Naim, Hama Savcısı Bekkur’un kendisini kaçıranlar tarafından silah baskısı ve tehditlerle asılsız bilgiler vermeye zorlandığını, diğer taraftan da uydu kanallarının Hama’da vatandaşların tasfiye edildiğine dair yürütmekte olduğu propagandayı sürdürdüğünü ifade etti.
Vali Naim, Suriye’ye karşı yürütülen medya hamlesi çerçevesinde bu kanalların, Suriyeli masum vatandaşlara karşı silahlı terör gruplarının işlediği suçlara ortak olduğunu vurguladı.
Hatırlanacağı üzere, 29 Ağustos sabahı Hama kentinde otomatik ve taramalı silahlara sahip yedi terörist, araçlarıyla Adalet Sarayındaki görevine gittiği sırada Hama Savcısı Adnan Bekkur, koruması Muhammed Sadravi ve Şoförü Baha Yusuf’un yolunu keserek meçhul bir yere kaçırmıştı.
Hama Savcısı Adnan Bekkur ile birlikte kaçırılan şoför ve refakatçisi nasıl kaçırıldıklarını ve neler yaşadıklarını ayrıntılarıyla anlatmaları Cezire televizyonunun konuyla ilgili yayınladığı haberlerin yalan olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkardı.
Savcının şoförü ve refakatçisi Cezire televizyonunda yayınlanan görüntülerin silahlı terör örgütü üyeleri tarafından tehdit, baskı ve silah zoruyla alındığını vurguladılar.
Savcının şoförü Baha Yusuf; 29 Ağustos Pazartesi günü Hama Adalet Sarayına gittikleri sırada 7 kişiden oluşan silahlı terör grubu ile karşı karşıya geldiklerini anlatarak “ silahlı terör grubu üyeleri Kaleşnikof türü silahlarını yüzlerimize doğrultarak savcının hizmetine tahsis edilen araçtan indirdiler. Havaya bir el ateş ederek savcıyı Hama 9422 (okuyamadığım iki rakam daha vardı) plakalı Mazda marka bir minibüse zorla bindirdiler. Ardından silahlı terör örgütü üyelerinden biri Savcını otomobiline binerek iki araç gözden uzaklaşarak meçhul bir yöne gittiler.” Dedi.
Olayın ardından hızla ilgili taraflara bildirmek amacıyla telefonlarına sarıldıklarını anlatan el-Yusuf; şebekenin meşgul olması nedeniyle hiç kimseye ulaşamadıklarını ve hızla oradan geçen minibüsler aracılığıyla Hama kent merkezine gelerek Savcılık Başkanlarına olayı anlattıklarını savcı başkanlarının da olayı medyaya ilettiklerini aktardı.
Öte yandan Kefernabuze kentinden Muhammed Fatravi de 29 Ağustos Pazartesi günü Savcıyla birlikte kendisine tahsis edilen araçta Hama Adalet Sarayına doğru giderken Kernaz yakınlarında silahlı terör grubu tarafından yollarının kesildiğini ve yüzlerine silah doğrultulduğunu ifade etti.
Savcıyı beyaz bir minibüse silah zoruyla bindirdikten sonra kendilerini uzaklaştırarak sacının da otomobilini alıp uzaklaştıklarını belirten Fatravi; olaydan sonra el-Yusuf’la birlikte bulundukları yerden geçen minibüslerle Adalet Sarayına giderek durumu savcı başkanlığına bildirdiklerini beyan etti.
Deyrezzor ilinde Merhum Albay Muhammet el-Sehu’nun ailesi Albayın geçirdiği kalp krizi soncu yaşamını yitirdiğini ifade ederek Albayın vefatının el-Arabiya televizyonu tarafından kullanılmasını reddettiğini vurguladı.
El-Arabiya televizyonunda Albayın orduyla ayrışması sonucu katledildiği yönünde yayınlanan haberin ardından aile olarak konuyla ilgili açıklama yapma gereği gördüklerini dile getiren Albayın Amcasının Oğlu Esmer el-Sehu; merhum Albayın cenazesini Askeri Hastaneden eve getirerek gelenek ve görenekler çerçevesinde yıkanması sırasında naaş üzerinde herhangi bir ize rastlamadıklarını belirterek Albay’ın vefatının kalp krizi sonucu olduğunu vurguladı.
İki amca çocuğunun merhumla vefatından kısa süre önce konuştuklarına dikkat çeken Esmer; “gözlerimizle gördüğümüz gerçeklerin herhangi bir kişi ya da kuruluş tarafından zan altında bırakılmasına izin vermeyeceğiz.” Dedi.
Öte yandan Merhum Albay’ın Kardeşi de merhumun naşında tek bir iğne izi bile bulunmadığını vurgulayarak merhumun eceliyle vefat ettiğini dile getirdi.
Avukat İbrahim el-Bağdadi de vefat haberini duyunca Deyrezzor Askeri Hastanesine yöneldiğini ifade ederek Hastaneye vardığında Başsavcı ve vekilinin orda bulunduklarını gördüğünü ve onlardan üç uzman doktor eşliğinde otopsi yapılmasını istediğini açıkladı.
İsteği üzerine keşif yapıldığını belirten Bağdadi merhumun cenazesini keşiften öncede uzman doktorlar tarafından uygulanan otopsi den sonra da gördüğünü dile getirerek vefat otopside vefat sebebinin kalp krizi olduğunun anlaşıldığını beyan etti.
Merhumun cenazesinin fotoğraflarını çektiğini söyleyen Bağdadi; Merhum Albay’ın orduyla ayrıştığını ya da katledildiğini iddia eden herkese bunun yalan olduğunu ispatlayabileceğinin altını çizerek merhumla vefatından kısa bir süre önce konuştuğunu ve merhumun kendisine bayramın ilk gününde ailesini ziyaret edeceğini söylediğini aktardı.
Merhum Albay’ın bir diğer Amcasının Oğlu Ali Muhammet el-Sehu; Albay’ın vefat haberini alınca kimi şüpheler duyduklarını ve gerçekten emin olmak için Askeri hastaneye gittiklerini anlatarak hastaneye gittikten sonra merhumun normal bir şekilde vefat ettiğini anladıklarını kaydetti.
Ali Muhammet; hastanede yapılan otopsinin ardından kesin emin olmak için cenazeyi yıkarken de her yerini kontrol ettiklerini belirterek merhumun cenazesinde herhangi bir ize rastlamadıklarını vurguladı.