Her insan fert olarak Hak ile Batıl’ın mücadele ve mücahede meydanıdır – Hizbullah HAKVERDİ

İnsan; ferdî olarak, kendini her türlü ‘şirk, küfür, haram ve münkerâttan’, yani Allah-u Teâlâ’nın ‘nehy ettiklerinden’ tamamen ‘ayırıp çıkarmalı ve soyutlamalıdır’. Aynı uygulamayı ailesi ve içinde bulunduğu toplum üzerinde de gerçekleştirmelidir. Bundan sonra da; şahsı, ailesi ve içinde bulunduğu toplum ‘iman, ahlâk ve amel-i salih’ ile mücehhez olup ‘İslâm’ın mücessem ve müşâhhas bir timsâli’ hâline gelmelidir. Ki hicret; ilk merhaleden, son merhaleye ‘geçiş’ âmeliyesidir.
Evet; Allah-u Teâlâ, ‘din-i hakk’ olan İslâm’ın ferd, aile ve toplum olarak tüm insan hayatına hâkim kılınması ve onun zıddı olan her nevi hâl-tezahürlerin (kalbî, kavli ve cismî olarak) bertaraf edilmesi maksâdıyla şu meydan-ı imtihanı yaratmıştır. Binâen-aleyh; her insan ferd olarak, ‘hak ile batıl’ın mücadele ve mücahede meydanıdır. Muhteşem bir âlem hüviyetinde olan varlığı, ‘zıt kutupların’ çarpıştığı bir ‘savaş alanı’dır. Nefis, şeytan, heva, heves ve şehvet gibi… unsurlar, ‘batıl’ cepheyi; ruh, akıl, kalb, fıtrat, vicdan, basiret, feraset, şuur gibi, unsurlar ‘hak’ cepheyi temsil eder ve temayülleri o yöndedir. Bu fıtrî ve ezelî savaşta, ‘galib’ gelen taraf, ‘o âleme’ (insana) hâkim olmuş olacak ve onu kendi hükümleri ve prensipleri doğrultusunda sevk-ü idare edecektir. Bu durumda artık, o kimse, ya ‘Hakk’ın, İslâm’ın mücessem bir simgesi olacak; veya (el’iyâzubillah) bâtılın canlı bir heykeli hâline gelecektir. Onun için; Kur’an-ı Kerim, sürekli olarak “ey insan!..” hitaplarıyla insanı uyanık bulunmaya da’vet etmekte, heva ve hevese, nefis ve şeytana uymamaya, boyun eğmemeye ve sâdece Allah’a ve Resûlûllah’a itaate, Din-i İslâm’a teslim olmaya çağırmaktadır.[1]
[1] Bakara(2):208; Al-i İmran(3): 36; En’âm(6): 142; Yusuf(12):5;Nur(24):21; Yasin(36):60; Furkan(25): 27-29; Nisa(4): 135; Mâide(5): 49, 77; Ta-ha(20): 16; Muhammed(47): 14; Câsiye(45):18,23.
Not: Bu yazı Hizbullah HAKVERDİ’nin Fert’ten Cemâât’e, Cemâât’ten Devlet’e Geçişin İlk Adımı HİCRET isimli kitabından iktibas edilmiştir.