İmam Hasan Askeri(as)’nin Şehadeti
Bugün İslam dünyası, Yüce İslam peygamberi Hz.Muhammed’in (sav) Ehli Beyt’inden nadide bir cevherin matemine bürünmüştür. Ehlibeyt âşıkları, büyük ve şefkatli bir imamı saygı ile anıyor.
28 yıllık bereketli yaşamı boyunca, İslam tarihinde altın sayfalar ekledi. Hicri kameri 260 yılında İmam Hasan Askeri(as) Abbasi halifenin komplosu sonucu şehit edildi.
O dönemde Mu’temed hilafet koltuğuna oturmuş, İmam’ı ortadan kaldırarak o hazretin hatıra, ve izlediği yolu tamamen yok edebileceğini sanıyordu. Fakat İslam peygamberi ve mutahhar Ehli Beyt’inin yaktığı ışık asla sönmez ve her zaman insanlığa yol gösteren kurtarıcı bir kılavuz olmuştur.
Nitekim İslam peygamberi Resulullah Hz.Muhammed(sav) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: Benim Ehli Beyt’im, Nuh’un gemisine benzer, ona sığınanlar kurtulur ve ondan ayrılanlar ise helak olur.
İmam Hasan Askeri’nin (as) şehadet yıl dönümünde, Hz. Muhammed (sav) ve mutahhar Ehli Beyt’ine selam ediyor ve bu hidayet kaynağını bize bağışladığı için yüce Allah’a şükranlarımızı sunuyoruz.
İmam Hasan Askeri(as) şöyle buyuruyor: Kardeşlerinin haklarını daha iyi bilen, onların haklarını yerine getirmek için daha fazla çalışır ve Allah yanındaki konumu daha yüksek ve üstündür. Dünyada kardeşleri karşısında mütevazı olan ise Allah katında, sıddıklar ve gerçek izleyenlerledir.
İmam Hasan Askeri’nin (as) imamet dönemi, Abbasi hanedanının en gergin ve huzursuz dönemi idi. Halifelerin beceriksizliği ve saltanat yanlıları arasındaki çekişmeler, halkın ardı ardına yaşanan kıyamları ve sapkın düşüncelerin yayılması, dönemin siyasi ve sosyal sorunlarından sayılıyordu.
Hükümranlar insanları sömürüyor, mazlumların mallarını zorla alıyor, biriktirdikleri mallarla muazzam saraylar inşa edip, halkın içinde yaşadığı felaket ve bedbahtlığa asla aldırmıyorlardı.
Abbasiler hanedanının hükümranları zalimane hükümetlerini sürdürmek için hiç bir suç ve cinayetten çekinmiyor toplumun tüm kesimlerine baskı uyguluyordu. Bu arada İslam peygamberinin (sav) Ehli Beyt’i de daha zor sıkıntılar içinde yaşıyordu. Zira bu mutahhar insanlar genelde zulüm ve fesata boyun eğmez, ona karşı direnirlerdi.
Abbasi hükümranları, İmam Hasan Askeri (as) ve değerli babası İmam Hadi’yi (as) o zaman Ehli Beyt’in asıl bulundukları yer olan Medine’den Abbasiler hükümetinin merkezi Samerra’ya göç etmeye zorladı. İmam Hasan Askeri (as) Samerra’da hükümet görevlileri ve piyonlarınca sıkı kontrol altına alınmıştı. Öyle ki İmam belirli bir program uyarınca haftanın belli günlerinde Abbasiler’in hükümet merkezine uğraması gerekirdi.
İmam Hasan Askeri (as) manevi bir heybet ve büyüklüğünün yanı sıra çekici ve nurani bir çehreye sahipti. Öyle ki o hazreti ziyaret eden her kes hazrete hayran kalarak kendisini methetmeye başlardı. Abbasi hanedanı, İmam Hasan Askeri (as) ile düşmanlığına rağmen, hükümet bakanlarından bir İmam Hasan’ın (as)faziletleri ve kerametini itiraf ederek şöyle diyor: Samerra’da Hasan bin Ali’ye benzeyen birini görmedim. Vakar, zühd ve yücelikte ona eşdeğer birini görmedim. Genç olmasına rağmen Haşim oğulları onu, büyüklerinden daha üstün görüyorlar. O öyle bir yüce konuma sahip ki dost ve düşman ona övgüler yağdırıyorlar.
İmam Hasan’ın (as) yoksullara gösterdiği ilgi, onlar için bir umut ışığı oldu. İmam’ın sevgi ve şefkatinden yararlanan biri bu konuda şöyle diyor: Ben ve babamın maddi durumumuz çok kötüydü, öyle ki halkın verdiği sadakalarla geçiniyorduk. İmam Hasan Askeri (as) ile görüşmek çok zordu, zira Abbasiler İmam’ı büyük oranda kısıtlamıştı. İmam Hasan Askeri cömertliği ile tanınıyordu. Bizim maddi sıkıntımızı gidereceğini umut ediyorduk. Yolda giderken babam bana hitaben İmam’ın 500 dirhem yardımda bulunması halinde birçok sorununun çözüleceğini söyledi. Ben de İmam’ın bana 300 dirhem yardımda bulunması halinde Cebel kentine gidip orada yeni bir düzen kuracağımı düşünüyordum. İmam’ın evine girdiğimizde bir odada beklemeye başladık. Hazretin yakınlarından biri elinde iki para kesesi ile içeri girdi, birinde 500, diğerinde ise 300 dirhem para vardı. Şaşkınlıktan ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Tam o sırada İmam tarafından gelen kişi bana dönerek ‘ İmam buyurdular ki siz Cebel kentine gitmeyin, Sura kentini yaşamak için tercih edin’ dedi. Allah’a şükrederek ve mutluluk içinde İmam Hasan Askeri’nin (as) evinden ayrıldık. Ben İmam’ın tavsiyesi üzerine Sura kentine gittim ve iyi bir hayata sahip oldum. Tüm bunlar Hz. Muhammed’in (sav) torununu bize yapmış olduğu yardımın bereketindendi.
Tüm düşüncelerin karanlığa büründüğü ve yeni bidatler dinin içine sızdığı dönemde İmam Hasan Askeri (as) dinin gerçek yüzünü şeffaf bir şekilde insanlara açıklıyordu. O da diğer ehlibeyt fertleri gibi derin ve geniş bir bilgiye sahipti, öyle ki bu bilginin çapı dört bir yana yayılmıştı. İmam Hasan (as) marifete susamış gönülleri, gerçeğin doyumsuz yudumları ile doyurdu. İlmi tartışmalardaki delilleri öyle etkili ve keskindi ki ünlü Arap filozof Yakub bin İshak Kondi İmam ile yaptığı münazaranın ardından gerçeği kavrayarak, bazı dini delilleri eleştirdiği kitabını yaktı. Tabi ehlibeytin 11. İmamı, görüş ve düşüncelerini açıklamak ve paylaşmak için bir çok sorun ve zorlukla karşı karşıya bulunuyordu. Bu yüzden o hazret çeşitli yöntemler ve güvenilir yardımcıları vasıtası ile halkla irtibat kurup dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların durumundan haberdar oluyordu.
İmam Hasan Askeri (as) bütün varlığıyla Hak Teâlâ dergâhına ibadet ve yakarışa yönelmiş durumdaydı. Doğru yoldan sapmış olan birçok kişi, o hazretin gönüllere huzur bağışlayan ibadetlerini görünce doğru yola yöneldiler. İmam’ın hapishanedeki bekçisi Salih bin Vasif, işte söz konusu gruptan biridir. İmam’ı Salih’in sorumlu olduğu hapishaneye intikali sırasında, o hazretin manevi şahsiyeti ve vakarından öyle bir etkilendi ki kendisi, dönemin en zahit Müslümanlarından birisi oldu.
Kendisi şöyle diyor: İmam’ı gördüğümde bende öyle bir değişim başlıyor ki gayri iradi olarak Hak Teâlâ dergâhına ibadet etmeye başlıyorum.
İmam Hasan Askeri’nin (as) şehadeti münasibeti ile bir kez daha taziyelerimizi sunarken, o hazretin engin hazinesinden bir veciz aktarmak istiyoruz.
Ehlibeyt İmamlarının 11.si şöyle buyuruyor: Nifak, insanı yalancı yapar, ihanet etmesini ve hilekâr olmasına ve doğru yoldan sapmasına sebep olur. Münafık kişi, güvenmeye layık değil. Bilin ki nifakı anlamak, bilgin ve uyanık olmayı gerektiriyor.
İmam Hasan Askeri (as) vecizlerinin bir diğerinde şöyle buyuruyor: Sizin yaşamınız kısıtlı bir süre ve günleriniz sayılıdır ve ölüm aniden çıkagelir. Hayır eken, mutlulukla haset toplar ve şer ve kötülük eken ise pişmanlık toplar. Ben sizleri dini tanımak, iyi ahlaka sahip olmak ve iyi işlerde bulunmaya tavsiye ediyorum.