Terör grupları ve çeteleri son yıllarda Amerika ve Siyonist Rejim İsrail’in destekleri ile terör eylemleri ve saldırıları ile özellikle de sınır bölgelerinde ve çevre bölgelerde terör havası oluşturarak İran’ı güvenlik açısından maksimum baskı altında bırakmak istediler.
Bu kışkırtıcı ve güvenliği hedef alan hareketler her defasında misli ile yanıtlansa da İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri genelkurmay başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri’nin Pazar günkü açıklamaları bu alanda terörist gruplar ve hamilerine yönelik ciddi bir uyarı sayılmaktadır.
Bu bağlamda İran silahlı kuvvetleri genel kurmay başkanı Irak’ın Kuzeyindeki terör örgütlerinin faaliyetlerine işaretle şu açıklamada bulundu: ” Kuzey Irak bölgesi hususunda maalesef, bu yönetimin az ilgilenmesi ve Irak hükümetinde Amerika’nın varlığı yüzünden görülen zafiyetler ile karşı karşıyayız. Bu da devrim karşıtı çetelerin Irak’ın Kuzeyinde aktif olarak var olmasına neden olmuştur. “
Tümgeneral Bakıri, silahlı kuvvetlerin Devrim Muhafızları Ordusu sorumluluğu ve istişareleri sayesinde bu tür terör örgütleri ve çetelerini tarihe gömeceğini ve son iki hafta boyunca operasyonların sürdürüleceğini bunun da İran milletinin yasal ve bölgesel hakkı olduğunu sınırların huzur içerisinde güvenli bir halde tutulması gerektiğine vurgu yaptı.
Bu hususta iki önemli nokta göze çarpmaktadır. İlk olarak, Irak’ın Amerika’nın askeri işgalinin ardından terör örgütleri ve çetelerinin faaliyeti için uygun bir sahaya dönüşmesidir. Amerika ise bu kaotik durumu İran güvenliği aleyhine kullanmaktadır.
İkinci önemli nokta, ülkenin güvenliği ve sınırlarına saldıran terörist unsurlara meşru tepki gösterme hakkıdır.
Tümgeneral Bakıri, Amerika’nın bu bölgedeki Harir üssünü İran’a karşı komploların yuvası olarak adlandırıp sözlerinde şu açıklamaya da yer verdi: ” Bu üssün sınırlarımızın yanı başında yer alması ve devrim karşıtı komploların bu üs içerisinde planlanması ve bu tür girişimler sonlanmalıdır. İşimiz daha yeni başlamıştır ve ciddiyetle de sürdürülecektir. Bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanması için diplomatik ve askeri faaliyetler yapılmalıdır. “
Şüphesiz İran bu konuda kararlı ve hızlı hareket etmektedir. ABD Hükümeti’nin 3 Ocak 2020’de, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı General Hac Kasım Süleymani ve Irak halk gönüllü güçleri başkan vekili Ebu Mehdi el-Mühendis’e suikast düzenlemesinin ardından, Devrim Muhafızları da bu kapsamda tepki göstermişti. Bu bağlamda Irak’taki en büyük ve en önemli ABD askeri üssü olan Ayn-el Esad üssü balistik füzelerle hedef alındı. Böylece İran’a yönelik terör eylemlerinin planlandığı üssün büyük bir bölümü yok edildi.
ABD, Batı Asya bölgesinde istikrar ve güvenlik sağlama bahanesiyle askeri varlığını arttırmıştı, ancak ABD’nin askeri varlığı arttıkça bölgedeki güvensizlik ve terör faaliyetleri de artmış bulunmaktadır. Erbil, Kerkük, Ninava ve Salaheddin başta olmak üzere Amerika Irak’ta 14 askeri üs kurarken, Irak’ın diğer bölgelerinde de bir dizi gizli ve eğitim üssü faaliyet gösteriyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Mücteba Şahseveni, ABD askeri üslerinin bölgedeki istikrarsızlıktaki rolünü şöyle anlatıyor: “ABD’nin bölgede hem doğrudan hem de dolaylı olarak birçok askeri üssü var. Bu üslerin her birinin kurulduğu sırada amaçlarının güvenliği sağlamak olduğu iddia edildi, ancak tarih göstermiştir ki ABD askeri varlığının daha fazla olduğu yerlerde güvensizliğin de daha fazla olduğunu göstermiştir. Nitekim Batı Asya’da da istikrarsızlık ve artan gerilimler süreci durmak bilmedi.”
Doğal olarak uluslararası ilişkiler ilkelerine göre bu konuda hem Irak hükümetine hem de Kuzey Irak bölgesine sorumluluk düşmektedir. İran ve bölge milletlerine karşı faaliyet gösteren bu terör gruplarını Kuzey Irak’tan söküp atmak için ise Irak hükümeti ve Kuzey Irak yönetimi bu sorumluluğu yerine getirmeleri gerekiyor.
